Çözüm sürecini ciddiye alın!

  • 30.06.2015 00:00

 Geçen hafta, DPI’ın Filipinler’deki çatışma ve barış sürecini incelemek üzere oluşturduğu heyete apar topar katılınca haftalık yazımı dahi yazamamıştım. Şimdi ise bu ziyaret bitti ve ülkeye döndüm, ama ziyaret sırasında duyduğum, gördüğüm ve de hissettiğim o kadar çok şey oldu ki bu yazıya da nereden başlasam diye karar vermem zor oldu. Biliyorum ki, bu tür, başkalarının dünyalarına hızla girip, onların sorunlarıyla hemhal olunan ziyaretlerin en önemli özelliği, yaşanılanların hazmedilmesinin pek kolay olmaması. Hele hele, onların sorunları dediğiniz sorunlarla kendi sorunlarınız arasında paralellikler de varsa, o zaman “Bizde nasıl? Onlarda nasıl?” gibi sorulara anında cevap bulmak da bu hazmetme sürecini daha da zorlaştırır. O nedenle bizdeki “Çözüm süreci” adı verilen süreçle olan paralellikleri nedeniyle zaman zaman bu konuya bizdeki gelişmeleri dikkate alarak yeniden döneceğim.

Bu ilginç çalışma ziyaretini DPI’ın öncülüğünde aralarında eski milletvekillerinin de olduğu kamuoyu tarafından tanınan bir heyetle gerçekleştirdik. Ayla Akat, Nursuna Memecan, Nazmi Gür, Melda Onur, Alaattin Yüksel, Kadir İnanır, Bejan Matur, Sevtap Yokuş, Yılmaz Ensaroğlu, Kezban Hatemi, Fadime Özkan, Ali Bayramoğlu, Kerim Yıldız ve Esra Elmas’dan oluşan bu heyetin bu tür ziyareti ilk de değil. Birçoğu DPI’ın önceki Almanya, Güney Afrika, İrlanda gibi ziyaretlerinde de bulunmuşlar. O nedenle DPI aslında bu çalışma ziyaretlerini düzenleyerek, siyasi eğilimleri farklı ve fakat çözüm sürecine etki etme yetenekleri olan bir insan malzemesinin oluşumuna büyük katkı sunarak bizim “çözüm süreci”ne de yardım etmiş oluyor.

Aslında dünya bir zamandan beri değişiyor ve toplumlarda yeni dengeler, yeni kavramlar, yeni konumlar baş veriyor. Bugün dünyanın bu uzak köşesinde, Filipinler’de de durum çok farklı değil. Yüz milyon nüfuslu, yüzde sekseni Hristiyan, yüzde beşi Müslüman, tarihleri ortak olsa da farklı gelişmelerden farklı etkilenmiş bir insan dokusu olan bu ülkede de değişim çoktan başlamış bile. Arkada kimilerinin söylediğine göre 120, kimilerinin söylediğine göre de 160 bin insanın ölmesine yol açmış bu kanlı süreç dünyadaki diğer arayışlara da paralel olarak bir birlikte yaşam peşinde yeni bir uzlaşma arayışında.

Batı kapitalizminin icat ettiği ulus devletler, homojen topluluklar üzerine kurulmuş organizasyonlardır. Daha sonraları, özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, imparatorlukların tarih sahnesinden çekilmeye başlamasıyla ortaya çıkan, bazen etnik, bazen inanç, bazen de her ikisi bakımından homojen olmayan toplulukların da “ulus devlet” formuna zorlanması, bir yandan yeni bir dünya düzeninin oluşmasını sağlamışsa da, diğer yandan da bu yeni ulus devletler içinde farklılıkların bastırılmasına yol açarak huzursuz toplumlar yaratmıştı.

Bizim hikayemiz de Filipinlerin hikayesi de büyük ölçüde bu hikaye. Ama bizim Kürtlerimizin yerini orada Müslümanlar almış. Nasıl ki bizde Kürt özgürlük hareketleri varsa onlarda da Müslüman özgürlük hareketleri var. Nasıl burada Kürtlerin Türk devletinden talepleri varsa, orada da Müslümanların Filipin devletinden talepleri var. Tabii ki hikaye aynı dediysem hiç farklılıkları yok demek istemedim. İleriki yazılarda bu farklılıklar üzerine yazmayı sürdüreceğim. Ama şimdilik bu yazının sınırları içinde altını çizmek istediğim, her iki ülkenin bu muhalif hareketlerinin geldikleri yer, eski ayrılıkçı tavırlarını değiştirmeleri ve her iki devlete de “birlikte yaşama” teklifinde bulunuyor olmaları. Aslında bu değişimi egemen ulusa karşı verilmiş bir taviz gibi okuyanlar olabilir ama doğrusu bu değişim, bence bu hareketlerin zamanın ruhunu okuyabilmiş olmalarıyla ilgilidir. Çünkü, bugünün dünyasının bu yeni “çok kimlikli” yaşam formu, aslında, yalnızca sonradan ulus devlet kalıbına zorlanmış bizim gibi ülkelere özgü değil, Batı’nın homojen “ulus devlet” topluluklarının aldıkları göçlerle heterojenleşen dokuları için de geçerli.

Yani çağımız, farklı kimliklerin birlikte yaşadıkları yeni siyasi formları zorluyor. Filipinler’de de, Türkiye’de de başlamış bile. Kimilerinin söylediğine göre 120, kimilerinin söylediğine göre de 160 bin insanın ölmesine yol açmış bu kanlı süreç dünyadaki diğer arayışlara da paralel olarak birlikte yaşam peşinde yeni bir uzlaşma arayışında.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • anonim
    anonim
    9.12.2012 18:16

    Esra hanım, biz sizin görüşlerinizi mi, başkayazarların görüşlerini mi okuyacağız?

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums