Güvensizlik duygusu

  • 22.12.2012 00:00

 Güvensizlik insani bir duygu olmasına rağmen kötü bir duygu. Kötü, çünkü insanın güvensiz hissetmesi diğerlerinden “ayırıcı”, ya da bu ülkede sıkça kullandığımız bir terimle “bölücü” bir duygu.

Tabii insanın doğa karşısında duyduğu güvensizlik duygusundan sözetmiyorum. Orada söylenecek çok bir şey yok. Eğer bulunduğunuz yer deprem bölgesi ise her an deprem olacakmış gibi düşünüp kendinizi güvensiz hissedebilirsiniz. Bu duygunuzu yenebilmenizin tek yolu da oradan uzaklaşmaktır. Uzaklaşır ve bu duyguyu da ortadan kaldırırsınız.

Oysa bölücü, ayırıcı nitelikte olan güvensizlik duygusu daha çok diğer insanlarla olan ilişkilerden kaynaklanır.

İşlemedikleri bir suçtan ötürü polis tarafından ayrı odalarda sorgulanan ve önlerine sen itiraf edersen çıkar gidersin ama arkadaşın itiraf ederse onun cezasını da sana yazarız diye bir öneriyle karşılaşan mahkûmların, sırf birbirlerine güvenemediklerinden dolayı işlemedikleri hâlde suçu üstlendikleri bir durumu düşünün.


Arkadaşının ne yapacağını bilememenin, dahası ona güvenememenin kendi çıkarlarına uygun olmasa da insana işlemediği bir suçu dahi itiraf ettirebilen bir mekanizmaya dönüştüğünü görürsünüz.

Çünkü benzer bir değerlendirmeyi yapan diğeri de benzer bir mantıktan giderek itiraf edince tuhaf bir durum ortaya çıkar. İşlemedikleri hâlde bir suçu üstlenmiş ve bu nedenle de hapis yatmak zorunda kalmış olurlar.

Oysa birbirlerine “güvenebilselerdi”, sonuna kadar bu suçu işlemediklerinde ısrar edebilselerdi ki sahiden işlememişlerdi, polisin daha fazla içeride tutma gücü olmayacak ve kısa bir süre sonra da onları serbest bırakmak zorunda kalacaktı.


“Mahkûmların ikilemi”
 adı verilen bu hikâye bence “güvensizliğin” ne kadar yıkıcı ve bölücü olduğunu anlatan güzel bir hikâye.


Türkiye’deki siyasetin “kimliksel” karakteri özünde sürekli olarak kimlikler arasındaki mesafeyi arttıran bir güvensizlik mekanizması olarak çalışıyor.

Güvenmiyoruz. Bize benzemeyenlere, bizim gibi düşünmeyenlere güvenmiyoruz, bu çok açık. Güvenmeyince ne oluyor? Birbirimize güvenseydik birlikte üretebileceklerimizden çok daha azını üretebilir oluyoruz. Yani yalnızca karşımızdakine değil kendimize de zarar veriyoruz, tıpkı işlemedikleri hâlde hapis yatmak zorunda kalan kafasızlar gibi.

Tabii neden kafasız diyorsun, o tek kişi ne yapsaydı? Kendisi işlemediği hâlde suçu üstlense altı ay yatacaktı, üstlenmese ve fakat bu durumda arkadaşı itiraf etse bu sefer de onun cezası da kendisine kalacaktı, bu nedenle de o “kafasız” dediğin kişi aslında “rasyonel” ve verili koşullarda “doğru”davranmıştır diyebilirsiniz. Ama kabul edin ki bu açıklama çok fazla “bireysel” ve insanın diğer insanlarla iletişimini ve etkileşimini denklemin dışına çıkaran bir açıklama. Çünkü sonunda biz insanlar, ne kadar birey olursak olalım birlikte yaşıyoruz ve birbirimizden etkileniyoruz.

Maalesef medeniyetimizin bugünkü rasyonalitesi bireyi neredeyse toplumdan soyutlayarak kavramak üzerine. Dolayısıyla bireyin aynı zamanda toplum olduğunun geri plana itildiği bir dünyada bence“güvensizlik” de bireyin en önemli parçası hâline gelmiş durumda. Güvensizliğin aramızda yaşayan ve bize bu kadar yakın olan bir duygu olması ise insanlar olarak üretebileceklerimizden daha azına mahkûm ediyor bizi.

Güvensizlik, kimlik siyasetinin ayrılmazı bir duygu. Bir insan topluluğu arasında, bu insan topluluğu bir ülke de olabilir bir siyasi parti de olabilir farketmez, güvensizlik varsa orada üretebileceklerimizden daha azını üretiyoruz demektir.

Kafasızlık hâlinin bir biçimi olarak...


erolkatircioglu@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums