Kim vurduya giden ülkenin tek silahı şantaj

  • 7.07.2020 00:00

 Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın anlı şanlı Libya seferinin ardından Vatiyye üssü kimliği belirsiz uçaklar tarafından vuruldu. Saldırıyı kimse üstlenmediği gibi, başta Mısır olmak üzere Arap medyasında bile doğru düzgün haber olmadı. Ankara ise bombardıman olmamış gibi yapmayı tercih etti.

Sirte ve Cufra’yı alıp Libya’nın petrol kaynakları, rafineleri ve petrol yollarını denetim altına almak isteyen Erdoğan rejimi uluslararası alandaki boşluktan yararlanıp önemli mesafe aldı. Ancak kabadayı politikası mahalleye yeni ve güçlü bir kabadayı gelene geçerlidir. Bu durumda ya uzlaşmanız ya da sonuna kadar savaşmaktan başka çareniz yoktur.

Bütün diktatoryal rejimler çıkmaza girdiğinde çözümü savaş veya dış başarıda arar. Arjantin’den Yunanistan’a kadar geçerli bir saptamadır bu, tarihin bize öğrettiği önemli bir saptama. Türkiye de şimdi bu durumda. Ekonomik olarak iflas etmiş ülkede Erdoğan için Libya hem ideolojik bir takıntı, hem de ekonomik sorunların çözümü için umut.

Şu ana kadar Libya’dan Türkiye’ye 12 milyar dolar nakit para geldiği biliniyor. Türkiye Libya’dan hem müteahhit alacaklarını tahsil etmeyi hem de ucuz veya bedava petrolle cari açığını kapatmayı umut ediyor ancak saldırgan politikasıyla giderek daha fazla düşman toplamaya devam ediyor. Libya’da yanında Katar’dan başka ülke yok, karşısında ise güçlü ve kararlı bir ittifak var.

Sınırlarından uzak bir ülkede uçak gemisi, yeterli teknoloji, askeri üsler ve güçlü bir kara gücü olmadan sadece Suriyeli cihadçılara dayanarak üstünlük sağlamak kolay değil. Mısır, Libya’nın komşusu ve arkasına Rusya ve Fransa’nın desteğini almış durumda. Türkiye’nin görmezden geldiği saldırıyı Mısır’ın gerçekleştirmiş olması kuvvetle muhtemel.

Uluslararası alanda sadece atıp tutmanın sonuç vermediğinin göstergesi bu ve iddialı bir ülke için gurur kırıcı. İsrail’in gidip İran tesislerini bombalaması kadar vahim olmasa da Türk Silahlı Kuvvetleri varlığının hedef alınıp vurulması sıradan bir olay değil. Önemli bir mesaj…

Erdoğan’ın yaptığı tek şey ise yok saymak. Çünkü elinden başka şey gelmiyor, tıpkı Rusya’nın Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait birliği vurduğunda yaptığı gibi.

Erdoğan rejimi bu olay yokmuş gibi davransa da herkes olup bitenin farkında, bir tek Türkiye kamuoyu hariç. Türkiye medyası da, muhalefeti de konuyu gündeme getirmiyor, getiremiyor. Bu sessizlik serüvenci dış politikada daha büyük risklerin önünü açıyor. Bir grup maceracının hayalleri koca ülkeyi İttihatçı hayaller peşinde benzer bir sonuca sürüklüyor ama kimse bu gerçeği yüksek sesle söylemeye cesaret edemiyor.

Köşeye sıkışmışlık giderek pervasızlaştırıyor Erdoğan rejimini ve elinde kalan son kart olan mültecileri yeniden sahaya sürmeye itiyor. Almanya’ya gönderilen rica bakanlardan sonuç alamayıp üstüne Fransa’nın yaptırım tehditleri ile karşı karşıya kalan Ankara yine aynı kartı açtı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile görüşmesi ardından yaptığı açıklamalar bu saldırgan ve şantajcı üslubun yine bir kaba dışa vurumuydu:

“(AB) Üst düzeyli diyalog ve temasları yasaklayan kararlar aldı. Normalde biz bu kararları uygulasak veya 'Siz böyle kararlar aldınız' desek Sayın Borrell'in bugün Ankara'da olmaması lazım. Ama biz AB'nin bu kararlarına rağmen bu diyaloğu sürdürüyorsak bu iyi niyet göstergesidir. AB'ye çok ihtiyacımız olduğundan değil. İkimizin de birbirine ihtiyacı var. AB'nin bu kararı tersine çevirmesi lazım. Önümüzdeki günlerde Komisyon toplantısında ve zirvesinde Türkiye'nin yine Fransa dahil malum ülkeler yüzünden gündemde olacağını görüyoruz.

Burada Türkiye aleyhine kararlar almak sorunları çözmez, daha da derinleştirir. Biz gereken samimiyeti gösteriyoruz. AB Türkiye'ye yönelik ilave kararlar alırsa bunun karşılığını vermek durumunda kalacağız. O zaman durum daha da gerginleşecek. Bunun faydası yok. Böyle bir kararın sorunların çözümüne katkısı olmayacak, daha da derinleştirecek. AB'den beklentimiz sorunların çözümü konusunda sorunun tarafı olmak yerine çözümün tarafı olmasıdır."

Hem Avrupa Birliği’ne çok ihtiyacımız yok demek, hem arkasından bir sürü ihtiyaç maddesi sıralamak, başta turist olmak üzere taleplerde bulunmak tutarsızlık örneği ama Ankara’daki rejimin şu anda itibar, tutarlılık gibi kaygıları yok.

Ekonomik olarak duvara tosladıklarının farkında ve giderek yalnızlaşan dış politikasını sadece Trump desteğiyle sürdürmesi mümkün değil.

İflas ettirdikleri, babalarının çiftliği gibi yönettikleri koca ülkeyi içinden çıkılması çok zor bir batağa soktular.

Nasıl çıkılacağı ise meçhul.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums