Türk medyası: İçinde olduğu halin hem mağduru hem de sorumlusu

  • 5.02.2018 00:00

 Cumhuriyet kendisine bağımlı bir basın düzeni kurmuştu. Radyo zaten devlet tekelindeydi, gazeteler de yeni rejimin önemli bir ikna işlevine gönüllü ve teşvikli olarak soyundu.

Gazete Mustafa Kemal Atatürk için çok önemliydi, çünkü İstanbul medyasından çok çekmişti…

Bu düzen çok partili döneme kadar böyle devam etti. Çok partili hayata geçişle birlikte artan parti sayısına paralel olarak gazetelerin sayısı da arttı, görüşler çeşitlendi. Bir kaç önemli ortak noktaları vardı: Tamamına yakını anti-komünist, anti-Kürt ve hepsi de pro-devletçiydi.

Bu açıdan Türk medyası ana teması ortak, melodileri farklı bir beste gibiydi. Ana tema dışına çıkmadan farklı konulara girmek mümkündü ama Genelkurmay ve asker, Alevi konusu, Ermeni Soykırımı, Kürt meselesi tabuydu.

Medyanın ana işlevi, kaynaşmış bir kitle olduğuna, ezelden beri hep hoşgörü içinde yaşamış olduğuna inandırmak ve Türk milletinin yaratılması sürecinde, özellikle Türk dilini tek ve egemen kılma işlevi görmesiydi.

1960’lar ve 1970’ler sol ve sosyalist medyanın doğuşuna tanıklık etti ama bunların bir kısmı ya bastırıldı ya da kitleleri etkileyecek bir büyüklük ve öneme sahip olmadı.

Ancak, Türkiye tarihi boyunca, özellikle 1960’lardan sonra yazılı mevkute; günlük, haftalık veya aylık olması fark etmeden hep bir suç aracı olarak görüldü. Polisin ‘suç’ aletleri sergilediği standlarda, bugün olduğu gibi kitaplarla birlikte yerini aldı.

Türkiye ekonomisinin, basını kadar hızlı büyümemesi ve içe kapalılığı gazete patronluğunu cazip hale getirdi. Gazeteler resmi ilanla beslenmenin yanında, ithalatın yasak olduğu dönemde devlet tahsisli kağıt alıyordu. Adalet Partisi’ne yakın kimi düşük tirajlı gazete patronları kendilerine tahsis edilen kağıdı, başta Hürriyet olmak üzere yüksek tirajlı gazetelere satarak küçük birer servet edindi.

Bu sermayeyi daha sonra devlet korumalı iş alanları, hızla kentleşen Türkiye’de kente göç eden köylülere gecekondu arazisi satmak gibi alanlarda kullandılar.

Ancak Türk medyası asıl değişimi Turgut Özal döneminde yaşadı. Özellikle piyasa ekonomisi ve Kürt meselesinde, egemen Türk medyasından farklı düşünen Özal, bu sıkıntısını İngiltere’den gazete patronu ithal ederek çökme çabasına girişti.

Asil Nadir arkasındaki büyük sermaye gücüyle Türk medyasını salladı ama uzun ömürlü olamadı. Gazete patronluğunun farklı bir boyuta geçtiğini fark eden Haldun Simavi, gazetelerini Nadir’e satarak köşesine çekildi. Kardeşi Erol’un Hürriyet’i satma kararı alabilmesi ancak Yayın Yönetmeni Çetin Emeç’in hala aydınlatılmayan bir suikast sonucu öldürülmesinden sonra oldu.

1980’in başında bir başka gazete, Milliyet’in yayın yönetmeni öldürülmüş, onun da sadece gazete patronluğu yapmış olan patronu gazetesini satıp gitmişti.

1980’lerin medyaya bir başka armağanı, Sabah’tı… Ege’den kopup gelen Sabah, medyayı salladı ama asıl amacı Ankara’yı sallamak, Batılı, askerin ve sivilin görev ve sorumluluklarının belli olduğu, piyasa yanlısı bir düzeni desteklemekti.

Kaderin cilvesi, piyasa yanlısı bu gazetenin en büyük kavgası, piyasa düzenin en büyük sözcüsü Turgut Özal ile kavgaya girişmesi oldu.

Burada özetlenebilecek kaba bir yaklaşımla, Sabah genelde kendisi gibi, devletten beslenmeyen sermaye kesimlerin sözcüsü; Hürriyet de devlet destekli İstanbul sermayesi ve Ankara’nın sesi oldu.

karikatür
Karikatür: Hürriyet-Latif Demirci

Bu iki gazete aracında hem ideolojik hem de tiraj açısından büyük kavgalar yaşandı. 

Bu dönem, özel televizyon ve radyoların da devreye girdiği dönem olunca, artık medya patronluğuna dönüşen iş, öz sermayeyle yürütülemez hale geldi.

Sabah’ın devlet ve banka sermayesi ile tanışıp saf değiştirmesi bu dönemde gerçekleşti; 28 Şubat ile zirveye ulaştı. Hürriyet’in temsil ettiği devletin Sabah karşısındaki en büyük zaferi buydu.

Devletin’irtica’ ile mücadele amacıyla kavgasına Yılmaz ve Çiller tarafından temsil edilen Avrupa Birliği yanlısı ve karşıtı sermaye gruplarının mücadelesi de etkilenince medyaya devlet eliyle para akmaya başladı.

Medya patronları, banka sahibi oldu, yöneticileri servet sahibi oldu. Gazetecilik kuponla mal pazarlama işine dönüştü ve haber yarışı bırakıldı. Bugünkü kadar olmasa da, tek sesli bir medyanın temeli o dönem atıldı.

Sabah’ın batması ve Doğan kontrolüne geçmesiyle tek sesli bir tablo ortaya çıktı. Türkiye medyasının çok önemli bir bölümünün kontrolü, (Hürriyet-Milliyet-Sabah-Posta-Takvim ile Kanal D ve Atv) o dönem bir grubun elindeydi ve bakan atamak için bile medya patronu onayı gerekiyordu.

Yani, medyanın tek elde toplanması süreci Erdoğan döneminde başlamadı ve onun döneminde bitmedi.

Doğruyu söylemek gerekirse, Sabah’ın kontrolünü kaybettikten sonra Doğan Grubu, AKP ve Erdoğan karşıtı çizgisini sürdürdü. Çünkü harcında devlet vardı; devlet asker demekti ve asker AKP’den hazmetmiyordu.

Yaşanan süreçte askerin yenilmesi, Doğan Grubu’nda da yenilmiş sayılmasına yol açtı ve Doğan Grubu asker çizgisinden Erdoğan çizgisine geçen medya kervanına katıldı.

Sonuç itibariyle, gelinen noktada yaşadıklarımız önemli ölçüde medya sermaye ve yöneticilerinin gazeteciliği bırakmalarının, bugün olduğu gibi, devlet yağmasına girişmelerinin kaçınılmaz bir sonucuydu.

AKP dönemine damgasını vuran bir başka önemli olay ise, polis ve yargıdaki gücünü kullanan Cemaat medyasının racon kesmesi, hedef göstermesi ve gazeteciler dahil Cemaat ve devlet karşıtı olanları pervasızca cezalandırması oldu. 

Devletle dans eden hiçbir medya grubunun, aidiyeti ne olursa olsun temiz kalamayacağının çarpıcı bir başka örneğiydi Cemaat medyası… 

Bugün, dünden farklı olarak gazeteciler sadece işsiz bırakılıp açlığa mahkum edilmiyor; hapsediliyor, zulme uğratılıyor, adete imha ediliyor.

Ama unutmamak gerekir ki, günümüzde gazeteciler aşağılanıyor, tehdit ediliyor, gözaltına alınıp hapse açılabiliyorsa, bunun nedeni basının yakın geçmişteki büyük hatalarıdır.

Bu sayfa kapanıp yenisi açıldığında, medya-iktidar ilişkisinin doğru kurulması yeni bir anayasa yazmak kadar hayati olacaktır. Yoksa, aynı yanlışlara düşmek kaçınılmazdır.
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums