- 4.02.2016 00:00
Türkiye'yi bekleyen ciddi tehlike, Siyasi İslamcı ideolojiyi benimseyen ve AKP'nin uygulamalarıyla hayal kırıklığına uğrayan gençlerin mevcut sisteme karşı tavır almaları. Erdoğan, özellikle iktidarının üçüncü döneminde anti-Siyonist ve anti-Batı bir söylem tutturdu. Ancak dış politikada köşeye sıkıştıkça, bu söylemlerinin tam tersi eylemlerde bulundu.
Şimdi kendinizi yıllardır Erdoğan'ın Siyasi-İslamcı söylemlerine hedef olmuş, İsrail'i Filistinlilere zulmeden düşman bir rejim olarak bellemiş gençlerin yerine koyun. Buna bugüne kadar kulak asmadıkları yolsuzluk iddialarını ekleyin, tablo ortaya çıkar.
Amerika için araştırma yapan PEW'in rakamları kendi başına ürkütücü… IŞİD'e sempatik veya nötr bakanların oranı yüzde 27 oranında çıkıyor. Bu sadece Türkiye'de Müslüman tabanın radikalliğini ortaya koymuyor. Aslında bu tabanın AKP'nin söylem ve eylemi arasındaki farklılıktan duyduğu rahatsızlığı gösteriyor.
Erdoğan, Atatürk Havalimanı'na bomba koyan IŞİD'lilerin cehennemde cayır cayır yanacağını söylerken sadece İslami bir söylemde bulunmuyordu, Siyasi-İslamcılara bu dünyada bir ceza verme peşinde olmadığını, nihai kararı öte dünyaya bıraktığını da gösteriyordu.
Söyleminde dinci, eyleminde seküler olan siyasi bir figürün, Gazze ile, Suriye ile, Mısır ile radikalleştirdiği, yeni bir İslamcı uyanış hayali peşine koşturduğu gençler ve taban, giderek açılan makasın farkında.
IŞİD'e negatif bakmayan bu kitlenin Erdoğan ve AKP'nin bu ikircikli tavrına karşı nasıl bir tepki göstereceği önemli. Ekonomi hızla küçülür, Türkiye hiçbir hazırlık yapmadan üç milyon Suriyeliyi vatandaşlığa almaya hazırlanırken, rahatsızlık ve huzursuzlukların artması kaçınılmaz.
Sınıf atlama hayalleri küçülen, İslam davasının terk edildiğine, müslümanların Siyonistlerin insafına bırakıldığına inanan bu büyük kitlenin IŞİD'in de etkisiyle şiddete kayması kimseyi şaşırtmamalı.
Başta Erdoğan olmak üzere, AKP kadroları Türkiye'nin Pakistanlaşma riskini hiç ciddiye almadı ama söylem ve eylemleri arasındaki farklılık, IŞİD'e alan açan politika ve çarpık-sapkın eğitim sistemleriyle bu riski çok büyüttü. Türkiye'nin Siyasi-İslamcı koalisyonun hedefi olması artık sadece IŞİD'e zorluk çıkarmasından ibaret değildir. Kendi söylemiyle radikalleştirdiği bu gençleri hayal kırıklığına uğratması bugün daha ciddi bir sorundur.
Önce Kemalist, ardından merkez sağ politikalar tarafından hayal kırıklığına uğratılan bu kitle, bugün kendisini Siyasi-İslam'ın sözcüsü ilan eden bir parti tarafından ihanete uğramış hissetmektedir ve bu düş kırıklığını karşılayacak bir partileri de bulunmamaktadır.
Kürtleri, Müslümanları ile tüm ülkeyi aldatan Erdoğan'ın söylem ve eylemleri sadece şiddet ortamını beslemeye yaramaktadır. Uygulanan popülist ve damat eksenli politikaların ülkeyi daha da büyük bir krize sürüklediği günümüz Türkiye'sinde, muhafazakâr tabandan şiddet eylemlerine yönelik ilginin artması kimseyi şaşırtmasın. Erdoğan'ın sürdüğü tarla da alacağı ürün de belli.
Bilmeniz gereken tek gerçek, Türkiye'nin artık hukukun, aklın, sağduyunun tamamen zemin kaybettiği, umudunu kaybeden herkesin çözümü şiddette arayacağı bir ülke haline geldiğidir.
Rusya ile varılan anlaşma turizmcilere çok umut vermesin, bu tablonun yaratacağı ortamda yaşanacak gelişmelerin Türkiye'yi turistler için çok riskli ülke kategorisine sokması kaçınılmazdır.
Turistler, Antalya yerine Rodos'a, giderek önlem alabilir ama bu ülkenin masum insanlarının yapabileceği hiçbir şey yok. Kaosa karşı istikrar diye oy verenlerin, uyarıları dinlemeyenlerin ödeyeceği bedel çok ama çok ağır olacak.
Yorum Yap