- 18.03.2016 00:00
Bir gazete patronu hakkında yayınları nedeniyle değil de, akaryakıt kaçakçılığı iddiasıyla dava açılması ve örgüt liderliğinden hakkında 23 yıl hapis cezası istenilmesi azgelişmiş demokrasilere özgü bir durumdur. Çünkü medyanın dördüncü güç olarak işlev gördüğü gerçek demokrasilerde medya patronlarının ana işleri dışında işlerle iştigal etmeleri hoş karşılanmaz.
Karşılanmaz çünkü medya önemli bir güçtür. Hele Doğan Grubu çapı ve etkinliğindeki medya… Böyle bir medya sahibinin medya dışı işlere girişmesi, iktidarı denetleme gücünü okuru ve halk adına değil, kendi işleri ve çıkarları doğrultusunda kullanabileceği kuşkusu doğurur, güvenilirliğini ve itibarını zedeler.
Bir medya patronunun hele doğrudan iktidar denetimi altındaki alanlarda iş yapıyor olması, bağımsızlığını zedeler, yayıncılıkta patronun çıkarı, doğru haber kaygısının önüne geçer ve özdenetim başlar.
Medyanın bugün AKP iktidarı karşısında bu kadar zayıf olmasının asıl nedeni, patronların iktidarla olan bu alışveriş ilişkisidir. Bu yumuşak karın, medyanın işlevini yerine getirmesini engellemiş, patron açısından iktidarı terbiye etmeye veya memnun etmeye yarayan bir silaha dönüştürmüştür.
1 Kasım'dan itibaren gelişmelere baktığımızda Doğan Grubu'nun yeni stratejisini tamamen Erdoğan ve AKP'yi memnun etmek üzerine kurduğunu görüyoruz. Kendisine yapılan saldırıları bile unutturacak teslimiyetçi bu duruş, uzun zamandır ısıtılan akaryakıt kaçakçılığı davasının gündeme gelmesini engelleyememiştir.
Medya üzerinden zenginleşme Doğan Grubu'nun geliştirdiği bir modeldir ve AKP bugün aynısını Havuz Medyası üzerinden uygulamakta, kendi işadamlarını zenginleştirmektedir.
POAŞ'ın İş Bankası ortaklığı ile Doğan Grubu tarafından alınması, aynı İş Bankası'nın Dışbank'ı Doğan Grubu'na satması üzerine çok yazıldı, çizildi. Bugün gelinen noktada çok önemi kalmadı.
Önemli olan şudur:
1- Aydın Doğan ve kızı, AKP'nin cadı avının bir kurbanıdır. Ama devletle çok iç içe olan bir iş koluna girerek bu gelişmeye çanak tutmuş, medyasının bağımsızlığından, tarafsızlığından taviz vermek zorunda kalmıştır.
2- Soruşturma gerçek temellere dayanmaktadır. Bu tabloda basın özgürlüğü tartışmaları aleyhine işleyecektir çünkü basın bu özgürlüğü halkın bilgi alma hakkı veya iktidarı denetleme amacıyla değil de kendi çıkarı için kullanmaktadır.
Kürt'süz Kürt politikaları yazmak, Cizre'ye gitmeden Cizre'yi mahkûm etmek, Sur'dan zırhlı araçla haber yapmak, Ensar Vakfı'na, Emine Erdoğan'a sahip çıkmak, Cemil Bayık'a “Hadi oradan” demek, “Erdoğan, FETÖ, PKK kırmızı çizgimdir” beyanında bulunmak yetmedi. Sonunda dava açıldı. Büyük ihtimalle zamanaşımına uğrar ama bir medya patronu için bu davanın açılması bile rahatsız edici.
Umut Nöbeti, Haber Nöbeti'ne yüz vermeyen, uzak duran Hürriyet yazarları, CNN programcıları belki bir POAŞ bayii önüne çadır kurup Adalet Nöbeti'ne başlarlar. Ne dersiniz…
Yorum Yap