- 23.02.2016 00:00
İçinde bulunduğumuz sıkıntıların temelinde 17-25 Aralık olaylarının ardından her yerde düşman arayan ve giderek gerçeklikle ilişkisini koparan Recep Tayyip Erdoğan var. Çevresini sadece hoşuna gidecek isimleri dolduran, havuz medyasının övgülerinden başka bir şey okumayan Erdoğan artık ne Türkiye’deki, ne bölgedeki, ne de dünyadaki gelişmeleri okuyabiliyor.
Gerçeklikten bu denli kopuş Türkiye’yi giderek karanlık sulara doğru sürüklüyor. Diplomasiyi devletin ilke ve çıkarları yerine kişisel dostluklar üzerine kurabileceğini sananlar bugün gerçeğin çıplak yüzüyle karşılaşmaya cesaret edemiyor.
Bölgesel Sünni bir güç olma hevesi, Türkiye’yi önce Rusya, ardından Amerika ile papaz etti. Bugün Türk-Amerikan ilişkisi, boşanma noktasına gelmiş ama çocuklarının hatırına evliliğini sürdüren çiftlere benziyor. Çocuklar büyüyüp üniversite çağına geldiğinde ilişki resmen de noktalanacak.
Bu ilişki açısından çocuk, Suriye Kürtleri’nin bölgede siyasi bir statü kazanması. Diken’de dün Tunca Öğreten yazdı. Amerikan yönetimi, Rojava’da Kürtlerin denetimindeki bölgede kendisine yeni bir hava üssü oluşturuyor. Elbette İncirlik’in altyapısı, istihbarat donanımları ve nükleer başlıklı silahlarıyla kıyaslanamaz ama geleceğe yönelik bir yatırım olduğu kesin.
Ankara, İncirlik’i açmakta nazlanınca gündeme gelmişti bu konu ve Wall Street Journal’da Irak Kürdistan’ına taşıma önerisi dillendirilmişti. Onun yerine Suriye’nin tercih edilebileceği görülüyor.
Rojava’daki üs, hem İncirlik’e bir alternatif arayışı, hem de Washington’ın Kürtlere taahhüdünün bir göstergesi olarak okunmalı.
Batı, Suriye’de iktidara gelecek rejim ne olursa olsun, bölgede seküler bir müttefik isteyecektir. Erdoğan yönetimindeki Türkiye artık bu özelliğini kaybetmiştir. Erdoğan yönetiminde laiklik, hukuk ve demokrasiden uzaklaşan Türkiye, Batı için güvenilir bir ortak olma özelliğini de kaybetmiştir.
AKP içinden güçlü bir muhalefet çıkma olasılığı, Erdoğan’ın partililere sağladığı büyük imkânlar sayesinde kurmuş olduğu hâkimiyet nedeniyle yok denecek kadar az. Sesini çıkaranlar, anında Paralel, Kürtçü ilan edilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. İlk sesini çıkarana vurulan ağır darbeler, parti içinde demir disiplinin korunmasını sağlıyor.
Tekçi, gerçeklikten kopmuş bu yönetim anlayışı, eleştirel düşünceyi, sorgulamayı ortadan kaldırarak Türkiye’yi yeni bir karanlık çağa götürüyor. En küçük eleştiriye bile dava açılarak Saray’a yönelik muhalefete hayat hakkı verilmeyeceği mesajı vurgulanıyor. Artık, mahkemede yaptıkları savunma nedeniyle “Erdoğan’a hakaretten mahkûm” olan avukatlara tanıklık ediyoruz.
“Türkiye güçlü ülke” palavralarına kulak asmayın. Ekonomik gücü belli bir ülke dünyada bu kadar yalnızlaşmayı taşıyamaz. Değirmenin suyunu Suudi parası döndüremeyeceği gibi, güvenliğinizi de Suudi askeri sağlayamaz.
Türkiye’yi uluslararası topluma bağlayan iki kuvvetli ‘demir’ vardı: NATO ve Avrupa Birliği. Bugün ikisini de kaybetmek üzere Ankara. Kuruluş felsefesinin tam tersi sulara sürüklenmenin bedeli ağır olacaktır.
Yorum Yap