- 4.02.2016 00:00
Diyarbakır - Haber Nöbeti için geldiğimiz kentte biziSur Kaymakamlığı’nın sokağa çıkma yasağını tüm ilçeye yayan kararı karşıladı. Otelimizden Demokratik Toplum Kongresi merkezine giderken Sur’un çevresini kuşatan polis bariyerlerine tanıklık ettik.Karantina altına alınmış hastalıklı bir bölge gibiydi Sur ilçesi.
Öğle saatlerinde telefonlara düşen bir mesaj bir gece önce konulan yasağın kaldırıldığını duyuruyordu. Henüz resmi bir açıklama gelmedi ama bölge halkının öfkesinin kararda etkili olduğu anlaşılıyordu.
Bizi merkeze getiren taksi şoförü, gece yarısı gelen yasağın ardından eşyalarını almaya bile izin verilmediğini belirtti. “Ne hendek var, ne barikat. Yasak nereden çıktı. Esnaf perişan” diyerek şaşkınlığını ve öfkesini dile getiriyordu.
Binlerce insanı etkileyen yasağın kalkması olumlu olmuş, çünkü çatışmaları sakin bölgelere yayma riski, halkı umutsuzluğa itme potansiyeli taşıyordu.
Çatışma belki sadece Diyarbakır’ın belli bölgesinde ama ateşi herkesi yakıyor. Kentte endişeli bir bekleyiş var. Endişenin kaynağı, baharda kopması beklenen kıyamet…
Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Hatip Dicle de bu fikirde. Daha önce Cumhuriyet’e verdiği röportajda vurguladığı gibi, Türkiye’nin Suriye, Irak benzeri kanlı bir iç savaşa sürüklenmesinden korkuyor.
İstanbul’da önce bir kıraathaneye, ardından da Osmanlı Derneği’ne yapılan uzun namlulu silahlarla yapılan saldırılar şiddetin metropollere taşınmasına yönelik eylemler olarak okunabilir.
Hatip Dicle, Cizre veya Sur’daki eylemlerin sonlandırılmasının barış anlamına gelmediğine vurgu yaparak“Bir-iki yerde biter, başka yerde başlar. 1990’larda onlarca köy yaktılar, bitmedi. Yine bitmez…” diyordu.
AKP’nin gittikçe İttihatçılaştığına dikkat çeken Dicle, “Biri Turancılık hayali ile yapıyordu, diğeri Neo- Osmanlıcı ama ikisi de maceracı” yorumunu yaptı. Dicle, Şark Islahat Planı’nı yapan zihniyetin yeniden egemen olduğu görüşündeydi.
Abdullah Öcalan’ın İmralı görüşmelerinde altını çizdiği bir gerçek vardı: Masa devrilirse, ülkede darbe olur. Bölgede katliamlar yaşanır ama AKP de tasfiye olur.
Bülent Arınç ve arkadaşlarının gidişatı gördüğünü, tarihe not düşmek için konuştuğunu, uyarı görevi yaptığını söylüyor Dicle ama ekliyor: “AKP içinde çatlağa yol açmaz.”
Kürt siyasetçiler PKK’yı doğrudan eleştirmiyor ama halkta da örgüte sitemkâr bir tavır var. Ama son kertede kabul etmek gerekir ki, yerleri ve kalpleri PKK’nın yanında.
Gabriel Marquez’in Kırmızı Pazartesi kitabının toplumsal boyutunu izliyor gibiyiz. Yaklaşmakta olan kanlı bir iç savaşın herkes farkında ama kimse engellemek, barışı sağlamak için kılını kıpırdatmıyor.
Barış bir an önce tesis edilmezse, bütün Türkiye’nin savaş alanına dönme riski var. Büyük kentlere yayılacak böyle bir çatışma, pogromlara yol açabilir. Gazeteci arkadaşlarımızın sıkıntılarını yerinde yaşayarak aktarmaya devam edeceğiz yarın.
Yorum Yap