CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Büyük Kurultayı’nda Erdoğan için bu terimi kullandı. Saray’ın sözcüleri deliye döndü bu tanımlama karşısında. Burhan Kuzu, Bekir Bozdağ açıklamalarıyla Kılıçdaroğlu’na yüklenmeye başladılar. Devamı gelecektir. 

Herkese ve her şeye laf yetiştiren Saray’ın eleştiriden uzak kalmasını, dokunulmaz olmasını, sonsuz bir saygı görmesini istiyor ve bekliyorlar. Her eleştiriyi beş yıla yakın hapis cezasıyla dava açılması bu yüzden. Dünya tarihinde yurttaşlarıyla bu kadar davalık olmuş başka bir cumhurbaşkanı var mıdır bilmiyorum. 

Saray adına en çok bağıran, muhaliflere en çok küfür ve hakaret eden iyi bir koltuk kapıyor, bahtı açılıyor. O yüzden Kılıçdaroğlu’na yönelik salvoların devam etmesini beklemek lazım. 

Sadece ‘‘diktatör bozuntusu’’ terimine mi kızdılar, yoksa şu sözlere mi acaba:

“Senin talimatınla, senin gibi düşünmeyen akademisyenler, özgür düşüncelerini açıkladıkları için sabahın köründe evlerinden toplanıp hapse atıldılar. 

Şunu iyi bil. 

Üniversiteler her türlü düşüncenin özgürce savunulduğu yerlerdir. 

Düşüncenin içeriğine katılmayabilirsin. 

Ama onları hapse attıramazsın. 

Özgürlüklerinden yoksun kılamazsın. 

Adı üniversite olan yerlerde bu yoktur. 

Demokrasilerde bu yoktur.” 

Aslında bu sözlerde çok kızacak bir yan yok. Düşünce özgürlüğüne sahip çıkan, farklı fikirlerin özgürce dile getirilmesinin arkasında duran bir tavır var burada. Bu dönem Kürt meselesinde ne kadar şahin olsalar da bu sözler onları deliye döndürmez. 

O yüzden bence Kılıçdaroğlu’nun onları çileden çıkaran sözleri şunlar: 

“Ey diktatör bozuntusu! 

Bir de kalkmış diyorsun ki. 

Hem devletin ekmeğini yiyorlar hem de ihanet ediyorlar! 

Peki ya sen?.. 

Hem ‘devletin ekmeği’ni yedin hem de malı götürmedin mi? 

Dünyanın en zengin liderleri arasına katılmadın mı? 

Hem devletin ekmeğini yiyip hem de devleti soymak olur mu? 

Söyle, olur mu? 

Şunu iyi bil. 

Bu kara leke senin alnındadır ve leke hiç temizlenmeyecektir.” 

Normal demokrasilerde siyasi liderler arasında çok tanık olmadığımız bir üslup diyebilirsiniz ama bu üslubu başlatanın Kemal Kılıçdaroğlu olmadığını, yolsuzluk iddialarının üzerini onun kapatmadığını kabul etmeniz gerekir. 

Kılıçdaroğlu, montaj denilen telefon tapelerinin hiçbir zaman unutulmayacağını, o tapelerde adı geçenlerin tarihte bu şekilde anılacağını söylemekte haklı. Değil Cumhuriyet tarihi, dünya siyaset tarihi böyle bir skandal görmemiştir herhalde. 

Ne yaparlarsa yapsınlar, Google’de duruyor o kayıtlar. Kılıçdaroğlu konuştukça yeniden hatırlıyor insanlar. Belki de en doğrusu muhalefet partilerinin de kapatılmasıdır. Sen sağ, ben selamet.