Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Vallahi de billahi de Türkmenlere gidiyordu” dediği MİT tırları konusunda yeni bir yorumda bulunmuş ve bu silah yardımlarının ortaya çıkarılmasının amacının kendilerini Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılatmak olduğunu söylemiş. 

İlginç. 

Çünkü bu yorum bile, MİT tırlarındaki silahların, yetkisi Roma Anlaşması ile çizilen Lahey Ceza Mahkemesi kapsamına girebileceğini zımnen kabul ediyor. Aslında mahkemenin yetki alanı, Roma Anlaşması’nı kabul eden ülkelerle sınırlı ve Türkiye bu ülkelerden biri değil. 

DEVLET DEĞİL GÖREVLİLER YARGILANACAK

Mahkemenin kuruluş amacı, dünya üzerinde süren çatışmalara son vermek; uluslararası alanda toplumların vicdanını yaralayan suç faillerini cezasız bırakmamak ve gelecekte suç işleyebilecek potansiyel suçluları caydırmak olarak sıralanıyor. Mahkemenin bu yetkisi, devlet ve hükümet başkanları da dâhil olmak üzere, gerçek kişileri kapsıyor. Yani, MİT tırları günün birinde Lahey’e gidecek olursa, yargılanan Türkiye devleti değil, dönemin devlet-hükümet başkanları olacak. 

Suçu bizzat iş leyen, iş lenmesini emreden, azmettiren ya da tahrik eden, suçun iş lenmesine ya da teş ebbüsüne herhangi bir ş ekilde iş tirak eden kiş iler, bu eylemlerinden dolayı mahkemenin önüne çıkarılabiliniyor çünkü. 

Suç kapsamına giren eylemler ise şöyle sıralanıyor: Adam öldürme, yok etme, köleleş tirme, yerinden etme veya göçe zorlama, hapsetme, iş kence, ırza geçme, seks köleliğ i, fahiş eliğ e zorlama, zulüm, kayıp etme, ayrımcılık ve diğ er ciddi acı ve yaralanmalara yol açan insanlığ a aykırı hareketleri bilinçli olarak, geniş çaplı ve sistematik ş ekilde herhangi bir sivil topluluğ a yöneltilirse insanlık aleyhine suç teş kil eder. 

Şimdi, bu tırlar gerçekten IŞİD veya El Nusra gibi örgütlere silah taşıyorsa, bu gruplar yukarıda sıralanan suçları dünyanın gözü önünde işlediği için mahkemenin yargılama alanına kendiliğinden girecektir. 

STATÜ'YÜ İMZALAMA ÇAĞRISI YAPILDI

Bunun önündeki engel, şimdilik Türkiye’nin mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmemiş olmasıdır ama… Çünkü bir aması var. Havuz medyasının büyük alkış tuttuğu Avrupa Birliği’ne tam üyelik böyle bir sonucu kendiliğinden doğuracaktır. Türkiye bakımından, öncelikle üye ülkelerin hemen hemen tamamının onaylamış olduğ u Avrupa Birliğ i üyeliğ i için, mahkeme statüsünü onaylama zorunluluğu gündeme getirilecektir. 

Zira gerek Avrupa Konseyi’nin 19 Eylül 2002 tarihli kararında ve gerekse Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 24 Eylül 2002 tarihli kararında, Türkiye’nin Statü’yü onaylamamış olmasının kabul edilemez olduğ u belirtilerek Statü’nün imzalanması çağ rısında bulunulmuştur. 

Ankara’nın Suriye’de uluslararası hukuk anlamında normları çiğnediği ve insanlığa karşı suç işleyen kimi gruplarla ilişki içine girdiğini ima eden bu açıklama Davutoğlu’nun önüne bugün olmasa da yarın konulabilinir. 

Can Dündar ve Erdem Gül’ün yaptıkları haber sonucu kendilerini Silivri’de bulmalarının asıl sebebinin bu endişe ve Putin’in Antalya’da isim vermeden Türkiye’yi suçlamasının yattığı çok açık ortada