Şark toplumunda görmeye alışık olduğumuz bir iş adamı, medya patronu tarzında değil. Kimse kusura bakmasın ama her türlü rezilliğe iyi bir kılıf bulan insanlardan hiç değil. İnandığı değerleri paylaşmıyor olabilirsiniz ama inancına sahip çıkışına saygı duymanız gerekir.

 Hemen herkesin, değerlerini üç kuruşa satmaya hazır olduğu bir ülkede, inancı için malvarlığını yok saymak, sürgüne razı olmak her babayiğidin yapabileceği bir iş değil. Akın İpek yaptı işte. Gazetelerini, televizyonlarının ekranını her görüşten insana açıp bir demokrasi platformu haline getirdi.

Demokrasiye, çok sesliliğe alışık olmayanları rahatsız etti bu tutumu. Sonunda şirketleri ve medyası gasp edildi. Başına bunların gelebileceğini tahmin ettiğinden olsa gerek, şirketlerini normalin on katı, yüz katı bir mali titizlikle yönettiği, uluslararası denetim şirketlerinin raporlarında görülüyor.

Ama hukukun mevta olduğu bir ülkede mükemmellik, kusursuzluk, hukuk kuralları içinde kalmanın bir faydası yok. Pırıl pırıl medyanız, iyi işleyen şirketleriniz kimileri için tahrik edici bir hedef olabiliyor.

ÇOCUKLARINA SERVET YERİNE...

Turkcell, Digiturk, Akşam, Star’dan sonra artık ‘devletleştirilen’ demeyelim de AKP’lileştirilen şirketlerin sayısı çığ gibi artıyor. Yönetim kurulları, müdürlükler paylaşılıyor. Nasıl yönetildikleri belirsiz yapılar ortaya çıkıyor. Tam bir yağma düzeni.

Akın İpek kendisine biat mesajları geldiğinde, dik durmanın bedelinin bu olacağını biliyordu. Ama çocuklarına büyük bir servet yerine; onurlu, lekesiz bir isim bırakmayı tercih etti.

En küçük tehdide papuç bırakanlar, kanallarını ‘alo Fatih’lere teslim edenlerden olmadı. Özgürlük dediğiniz de budur zaten. Kişiliğinizi korumak, inancınıza sahip çıkmak ve para pul için satmamak.

İş dünyasından görmeye alışık olmadığımız bir dik duruş. Diklenmeyen ama dik duran bir adam. ‘Helal olsun’ demek şart.

ZORLU BİR DİRENİŞ DÖNEMİ...

Ve de arkasında kale gibi duran bir yayın kadrosu. Bir an için tereddüt etmeyen, son dakikaya kadar özgürlüğünü, mesleğini savunan, bunun için bedel ödeyen, ödemeye hazır genç insanlar.

Kızımı ziyarete geldiğim için bu zorlu günlerde onların yanında olamadım ama gönlüm, yüreğim onlarla. Bu zor günlerin geçeceğini, kışın ardından baharın geleceğini biliyoruz.

Ama zorlu bir direniş dönemi var önümüzde. Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanan herkesin birleşip tam bir faşizme geçişi önlemek için direnmesi gereken bir zaman bu.

Faşizme doğru gidiş hızlanırken seçim sonrası safları sıklaştırmak için kanlı bir savaş denemesine girişmesi ihtimali mümkün artık bu zihniyetin. Suriye’deki çatışmanın içinde bulabiliriz kendimizi.

Vatan-millet ve bayrak söylemleri içinde yolsuzlukları unutturup kanlı bir iç savaşın tohumunu atabilecek kadar gözü kara bunların. Tehlike büyük.