Bir gazeteciyi gazete binasından itibaren izleyip evinin önünde dövmek organize, önceden planlanıp uygulanmış bir eylemdir. Yakalanan şahıslar, eylemi kendi kararlarıyla yaptığını iddia edecek ve iki günlük gözaltının ardından büyük olasılıkla serbest kalacaktır.
Emri veren kimdir hiçbir zaman ortaya çıkarılmayacaktır ama eylemin sorumlusu kimdir; çok açık…
Bu eylemi, gazeteci takip edip dövme noktasına getiren AKP zihniyetidir. Kamyonlarla insanları toplayıp Hürriyet Gazetesi’ni bastıran, bu olaya tepkisi “camınız ne kadar kıymetliymiş” düzeninde kalan, bu baskını düzenleyen şahsı AKP Kongresi’nde Divan’a seçtiren, Ahmet Hakan’a hitaben “istersek sizi sinek gibi ezeriz” diyen ve de bütün bu olayları sessizce tepki vermeden izleyen, sevinçle karşılayan zihniyetti sorumlu.
Bu iğrenç saldırı, bir sonraki aşamanın ne olacağı konusunda insanı ürperten bir gelişmedir.
ELEŞTİRENLERİN HEPSİ DÜŞMAN!
Mafya babalarını yeniden sahneye sokan bu zihniyet, bu ülkede gazeteciliği can pahasına yapılan iş haline getirmiştir. Türkiye’yi Rusya benzeri bir atmosfere sokan AKP yönetimi, ‘Gazetecilerin iktidara soru sorduktan sonra evlerine güvenle gittiği’ ortamı ortadan kaldırmıştır.
Bu alçak saldırı AKP iktidarını denge yaparak idare etmenin mümkün olmadığını ortaya koymuştur. Eleştirel duruşunuz varsa, düşmansınız ve imha edilmeniz gerekir. Türkiye, AKP muhalifi gazetecilerin, siyasilerin, kanaat önderlerinin düşman ilan edildiği, hedef gösterildiği bir ülke haline getirilmiştir.
Ahmet Hakan’ın aldığı tehditler sonucu İstanbul Emniyeti’nden koruma istemesine rağmen, bu talebinin kabul görmemiş olması skandaldır. Ortada açık ve yakın tehdit varken derhal koruma verilmemesi kesinlikle iyi niyetli değildir.
ARTIK ORTA YOK KALMAMIŞTIR...
Bu olay, Hrant Dink suikastinde gerçek sorumluları gösteren bir gelişmedir. Ahmet Hakan tıpkı Hrant Dink gibi tehdit edilmiş, hedef gösterilmiş ve ihtiyacı olan koruma verilmemiş, bunun ardından organize bir saldırıya uğramışsa, fotoğraf ortadadır.
Basın özgürlüğünün olmadığı, halkın haber alma hakkının kısıtlandığı bir ortamda demokrasiden söz edilemez. Habercinin hedef haline geldiği toplum, baskıcı, faşizan bir toplumdur.
Bu saldırı, iktidara tam biat etmeyenlerin duruşları ne olursa olsun hedef olmaktan kurtulamayacağının net göstergesidir. Bu saatten sonra yapılması gereken, aradaki görüş farklarımız ne olursa olsun demokrasi cephesinde birleşmemiz ve faşist saldırı ve baskılara karşı hep birlikte mücadele etmemizdir.
Orta yol kalmamıştır. Türkiye ya karanlık bir faşizm batağına sürüklenecek ya da demokratik değerleri ayakta tutacaktır.
Gün demokratik günlerin birlik olma günüdür. Hiç bir şahıs veya kurumun teslim olmadan kendini kurtarması mümkün değildir. Özgürlüğünden başka kaybedecek bir şeyi olmayanlar, birleşin.
Yorum Yap