- 19.07.2015 00:00
Türkiye medyası böyledir. Herkes sadece karşı olduğuyla ilgili yolsuzluk iddialarını gündeme getirir. Eğer kişisel bir kızgınlık yoksa, aynı cephedeki kişilerin kusurları görmezden gelinir, yok sayılır.
Havuz medyası elbette gazetecilik açısından da siyasi iktidarın medyayla ilişkisi açısından da siyasetin zenginleşme aracı olarak kullanılması açısından da kötü. Üslupları, asparagasta sınır tanımamaları açısından da kötü örnekler.
Ancak bir faydaları var. Onlar olmasa CHP’li belediyelerde gündeme gelen gücü kötüye kullanma, yolsuzluk gibi iddiaları öğrenemeyecektik. ‘Beyaz Türk’ dayanışması (Beyaz Türk’ün de ne olduğunu böylece iyice öğrenmiş oluyoruz) bu haberlerin yapılmasına engel oluyor. Ayrıca bu ortamda CHP’ye vurmak ayıp olur hissiyatı veya patronun da o belediyelerde bir işi olabilir kuşkusu da habericiliğin önüne geçiyor.
PARTİ İÇİN DİSİPLİN...
Şimdi Havuz Medyası önce Ataşehir, sonra Beşiktaş Belediye Başkanları’nın kişisel inşaat aşkıyla ilgili haberleri manşete taşıdı. CHP İl Başkanı Murat Karayalçın ilkiyle ilgili gidip savcılığa suç duyurusu yaptı, “Bizi araştırın” diye. Zaten bu ülkede başta belediyeler olmak üzere, yolsuzluk iddialarını yargıya havale etmek en iyi çözümdür. Ömür biter dava bitmez, 6 aya unutulur gider...
Muhalefet Sarraf’a vururken Havuz da CHP’li belediyelerden girişiyor. İki tarafın da kirli çamaşırları bir bir ortaya dökülüyor.
CHP’nin böyle bir durumda gidip savcılığa suç duyurusunda bulunması yetmez. Kendi parti içi disiplinini çalıştırması, seçmenine ikna edici bir beyanda bulunması şarttır. Laiklik için paşa paşa gidip CHP’ye oy verecek olmaları, koyun muamelesi görmelerini gerektirmemelidir.
Havuz’un attığı iddialar külliyen yalan da olabilir ama CHP kendi disiplin kurulu kadar bağımsız ama saygın denetçilerden oluşan bir heyet oluşturup o belediyelere gönderse ve iddiaları inceletip seçmenine hesap verse doğru olur.
PASTADAN PAY ALMA...
Belediyelerde şeffaf olamayan, yolsuzluğu önleyemeyen bir partinin merkezi yönetimde tersini yapması mümkün değildir. Bu durum, seçimin yolsuzluğun ortadan kaldırılması amacıyla değil de, yolsuzluk yapanların görevi devir teslim etmesi, uzun zamandır kenarda bekleyenlerin pastadan pay alması amacıyla yapılacağı anlamına gelir.
Bu belediyelerde art arda çıkan iddialar ve CHP’nin yeterli tepkiyi göstermemesi bu partinin yolsuzlukla mücadele iddiasını zayıflatmaktadır. Unutmamak lazım ki, yıllardır görevde olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında böyle iddialar ortaya atılmamaktadır. İftira diyerek geçiştirilecek bir konu değil bu. Partinin temel varlık nedenlerinden biri.
Belki diğer bir yöntem, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dosyaları incelemesi ve Halk TV’de Uğur Dündar yönetiminde bir programa çıkıp iddialara muhatap belediye başkanlarıyla Melih Gökçek’le olduğu gibi hesaplaşması olabilir.
Çözüm ne olursa olsun, CHP’nin yerel yönetimlerde AKP’den farklı bir yönetim biçimi izlemediği, kişisel zenginleşmenin öne çıktığı kanaati ağır basmaktadır. AKP ile koalisyon olursa, durdurmak zor olur bu aslanları ona göre.
Yorum Yap