Milli iradeyi hukukun dışına çıkma izni olarak kabul eden zihniyet, dershanelerin kapatılması meselesinde duvara tosladı. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkacak bir iptal kararı sonucu Türkiye vergi mükellefinin ağır bir tazminat ödemesinin önüne geçmiş oldu.

AKP iktidarı bugün artık Amerikan ve Alman istihbarat servisleri tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkan dinleme olaylarının faturasını Paralel Yapı dediği bir örgüte yüklemeye çalıştı. Ülke içinde bir düşman yaratarak kendi ayıplarını örtmeye çalışırken binlerce insana hukuk dışı uygulamalarla büyük acılar yaşattı.

 Velev ki, böyle bir yapı vardı. Böyle bir yapının varlığı bile, mülkiyet hakkına tecavüz ederek Anayasa kuralı dışına çıkmayı ve dershaneleri kapatma hakkını kimseye vermezdi. Anayasa Mahkemesi, oy çokluğuyla da olsa bu yanlışa dur dedi. AKP’nin bu karara tepkisi, kendi emrinde olmayan hukukun denetiminden rahatsızlığını bir kez daha ortaya koydu.

 YALANLAR ORTAYA ÇIKIYOR...

 Son gelişmeler, Havuz Medyası’nda çıkan itiraflar, AKP’nin Gezi ve 17-25 Aralık olaylarından itibaren yalana dayalı bir siyaseti tercih ettiğini gösterdi. Kabataş yalanı bizzat Havuz’un kalemleri tarafından düzmece bir olay olarak ilan edildi.

 “Camide içki içildi, baş örtülü kız kardeşime saldırıldı” haberlerinin de, meydanlarda kürsülerden seslendirilen benzer iddiaların da yalan olduğu birer ikişer ortaya çıktı.

 Bank Asya’nın dolar kurunun oynadığı günlerde iki milyar dolar alım yaptığı iddiası dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala tarafından seslendirilmişti. Gerçek olmadığı ortaya çıktı. Üstelik ‘elde belge var’ kıvamındaki sözlere rağmen.

 Benzer biçimde Hidayet Karaca ve arkadaşlarının tahliye kararınına ilişkin talimatın Pennsylvania’dan geldiği iddiası Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanmıştı.

Bu iddianın da gerçekliğine ilişkin bir tek delil sunulamadı. Ama bu yolla tahliye kararlarının uygulanmasının önüne geçildi ve adalet ilkesi açıkça çiğnendi.

 İLKESİZ ZİHNİYETİN ESERİ...

 Çıkar uğruna bu kadar kolay yalana başvuran bir siyasi anlayıştan ülkeye hayır gelmez. Bu kadar çabuk yalan üreten, bu yalanları meydanlarda tekrarlayanların koalisyon masasında verdikleri sözlere bağlı kalacağına da güvenilmez.

 Kürt siyasi hareketi, bu zihniyetin sözüne güven olmayacağını yaşayarak gördü. Barış sürecini eleştirenleri vatan haini ilan edenler bir gecede tam tersi bir tavır almakta beis görmedi.

İlkesiz, sadece iktidar olma uğruna her yolu mübah gören bir zihniyetin Türkiye’yi getirdiği nokta ortada. Şimdi benzer yalanlarla olası bir erken seçimde tek başına iktidar olmanın hesabını yapıyorlar.

Kuran-ı Kerim diye yola çıkanlar şimdi banka hesaplarının şişkinliğini tek hedef haline getirdi. Siyasi İslam diye yola çıkanlar, Dolarcı İslamcı oluverdi. Yalanlar birer birer ortaya döküldükçe işleri daha da zorlaşacak.