- 15.07.2015 00:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi mesajlarında kendisini sürekli rahatsız eden korkusunu açığa vuruyor: Geçmişle yüzleşme, geçmişin hesabının sorulması. Geçmişe sünger çekilmesini, beyaz bir sayfa açılmasını talep ediyor.
Talebinde haklı, çünkü bu ülke geçmişin hesabını soran bir yer değil. “Geçmişe mazi, yenmişe kuzu” diye vecizeler yaratan bir toplumun hesaplaşma kültürüne sahip olması beklenemez. 1915’le de, Varlık Vergisi ile de, darbelerle de yüzleşmekten kaçınmış bir toplumun AKP dönemiyle hesaplaşacağını beklemek safdillik olur. Hesaplaşma talep edenlerin kendilerinin yolsuzluklarının tartışıldığı bir dönemde, hesabı toptan kapatmak siyasi kültürümüz açısından en ideal çözüm olur.
Medyadan oyun bozanlık yapan, sesini yükseltenler ceza ve tazminat davalarıyla etkisiz hale getirildi mi, üç-beş seneye ne 17-25 Aralık, ne de havuz müteahhitleri kalır. Havuz medyası da bir türlü temizlenemeyen medyamız arasındaki saygın yerini alır.
MADDİ-MANEVİ BEDELLER...
Bir toplum geçmişiyle yüzleşmediği için benzer felaketleri yaşamaya devam eder. Gücü eline geçiren hesap verme kaygısı olmadan aynı hukuksuzluk ve usulsüzlükleri tekrarlamaktan çekinmez.
1990’larda yargısız infaza kurban gitmiş Kürtler’in hesabını soramayan bir toplumun 2010’larda Berkin Elvanlar’ın, Ali İsmail Korkmazlar’ın ölümünün hesabının sorulacağını umut etmesi de gerçekçi değildir.
Kamu gücünü eline geçirenlerin yolsuzluk da hukuksuzluk da yapmasını baştan kabul etmiş, “Bal tutan parmağını yalar” demiş bir toplum, demokratik olgunluğa tam erişmediği müddetçe, maddi ve manevi bedeller ödemeye mahkumdur.
Bu anlayış, yönetilenlerin her zaman kuzu gibi itaat edeceği anlayışına dayanır. Kürtler gibi hak için silaha sarılan bir halkla karşılaşınca da hesap alt üst olur. Bugün hızla içine gitmekte olduğumuz temel kriz budur. Kendi iktidar hesapları içine gömülmüş kesimler, Ortadoğu’da saygı duyulan, güçlenen Kürt hareketi gerçeğini görmezden gelmeye devam ediyor.
ÇALKANTILI DÖNEME GİRİŞ...
Kimse “Oslo’dan başlayarak büyük kararlılıkla yürüttüğün, İmralı’yı muhatap aldığın barış görüşmesini neden bıçak gibi kestin” sorusunu seslendirmiyor. Devletin akıldan sual olunmaz deyip hangi senaryo sahneye konulursa, sakin sakin onu izlemeye devam ediyor.
Elinde silah olan unutmaz. Kürtler unutmayacak ve koşullarınızda yaşamayı kabul etmeyecektir. Barış umuduyla heyecanlandırdığınız bölge halkı, HDP’nin seçim başarısı nedeniyle ihanete uğradığını düşünecek ve öfke biriktirecektir. Bir kişinin iradesine bağlı, hesap sorulamayan bir barış sürecinin sağlıklı yürümesi beklenemez. Bunun sıkıntılarını maalesef hep beraber yaşayacağız.
Cumhurbaşkanı’nın yatırımlar konusundaki açıklamaları da milli iradeye saygı göstermemenin bir dışa vurumudur. Bütçe yapma yetkisi Meclis’te olduğuna ve kuvvetler ayrılığı ilkesi henüz yürürlükten kalkmadığına göre, kamu kaynaklarının maceracı yatırımlara yönlendirilmesi konusunda son sözü söyleyecek makamın da yasama olması kaçınılmazdır. Çalkantılı bir döneme giriyoruz. Ya yancılarıyla tek kişinin iktidarına ya da demokratik hukuk devletine ulaşacağız.
Yorum Yap