- 23.06.2015 00:00
Ortadoğu’da sınırlar yeniden çizilir, ne zaman biteceği bilinmeyen mezhep savaşları yaşanırken; başta Amerika olmak üzere Batılı güçler kendilerine uzun vadede güvenilir müttefikler arıyorlar.
Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşu ve çok partili hayata geçtikten sonra 100 yıla yakın bir süre bu rolü başarıyla yerine getirdi. Dünyanın büyük kısmını harabeye çeviren 2. Dünya Savaşı’nın dışında kalmayı başaran Türkiye, Sovyet tehdidi sayesinde Batı İttifakı içinde yer alabildi.
Marshall yardımından yararlanan, NATO’ya katılan Türkiye, uluslararası kurumların çoğunda kendisine yer buldu. Bu dönemde İsrail ile ilişkilerini de en iyi düzeyde tutan Türkiye, askeri vesayet rejimi sayesinde Batı çizgisinden sapmadı.
Elbette başta Ege, Kıbrıs olmak üzere Batılı sistemlerle gerilim yaşadı ama bu hiç bir zaman kopma noktasına getirmedi ilişkileri.
EN ANTİ-AMERİKANCI ÜLKE!
Batı’ya kuşkuyla bakan ilk kurum yine askerler oldu. Demokratikleşme baskılarının ülkeye irtica ve bölünme getireceğine inanan ordu, Kemalist ideolojiden beslenen milliyetçi damarıyla ulusalcılığa savruldu. NATO sorgulanmaya, Rusya, Çin ve Hindistan ile ortaklık tartışılmaya başlandı.
Silahlı Kuvvetlerin bu ulusalcı damarı Ergenekon ve Balyoz davaları sonucu tasfiye edildi. Ancak Silahlı Kuvvetlerin kurum olarak hala bölgedeki gelişmelere Batı ile aynı gözlükle baktığını söylemek mümkün değil.
PEW araştırmaları gösterdiği üzere, Müslüman coğrafyada anti-Amerikan duyguların, Hristiyan karşıtlığının en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye. Obama’nın göreve başladığı dönemde Türkiye’ye yönelik jestleri bile bu karşıtlığı azaltmaya yetmedi.
Ulusalcılar Kemalizm’den, muhafazakarlar ise İslam’dan kaynaklanan nedenlerle anti-Amerikan ve anti-Batı duygularla hareket etmeye devam etti. Bu duyguların dışa vurumu kendisini siyasi partilerde buldu.
Özetle bugün Türkiye’nin belirleyici aktörleri arasında Batı’yı güvenilir bir ortak olarak gören herhangi bir kurum yok. Uzun vadede sıkıntı yaratması kaçınılmaz bir durum bu.
ÇATIŞMA MI BİRLİKTELŞK Mİ!
Kürtlerde ise durum tamamen farklı…
Önce Irak, ardından Suriye Kürdistan’ı Amerikan’ın doğrudan müdahelesi sonucu varlık buldu. Kobaneli Kürtleri bir etnik temizliğin elinden Amerikan hava saldırıları kurtardı, Tel Abyad da aynı şekilde özgürleşti.
Yeniden yapılanacak bu bölgelerde, Kürt hareketinin liderleri kadar Başkan Obama’nın da kahraman olarak anılacağından kimsenin kuşkusu olmasın.
Seküler yönü ağır basan, İsrail’e kategorik bir düşmanlık duymayan Kürtler önümüzdeki yüzyılda Batı’nın en güçlü müttefiki olmaya aday.
Bu tabloyu doğru okuyamayan AKP ve kadroları, PYD ve Kürtler üzerinden Amerikan ve Batı karşıtlığını pompalamaya devam ediyor. Bu besleme, Batı açısından uzun vadede Türk Talibanlar yaratılma riski taşıyor.
Ankara kararını Kürtlerle çatışma veya barış içinde bir arada yaşama yönünde yapmak zorunda. Çatışmanın riskleri çok açık. Demokratik birliktelik herkese kazandıracaktır.
Yorum Yap