Erdoğan ile Doğan’ın Abdullah Gül ittifakı

  • 17.06.2015 00:00

 Anayasa Mahkemesi ve yancıları 367 saçmalığını ortaya atıp Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını engelleme tezgahına girişmeseydi, AKP’nin oyu hiç bir zaman yüzde 50’lileri zorlayamazdı. Bugün hukukun işlemesinden şikayet edenler, 367 kararıyla hukuku maymun etmişlerdi zaten.

 Seçimden AKP büyük bir zaferle çıkınca, Abdullah Gül hemen bir basın toplantısı düzenleyip seçim öncesi engellenen adaylığını ilan etti. Dolmabahçe’de mutabakat vardı ama kamuoyu gerçeği, Bülent Arınç baskısı falan da vardı.

 O zaman medyadan yardım istenildi. Bir taşla iki kuş vurulacaktı, hem ‘kardeşim’ Abdullah Gül’ün önü kesilecek, hem de mutabakata uyulacaktı. Rüzgar Sancak’tan esmiş, şimdi rahmetli olan bir başka Doğan, Er-Doğan’ın talimatıyla Doğan’ın kapısını çalmış.

 Uzlaşma kültürü, çoğulculuk falan denilmiş ve “Gül’ün önünü kesseniz” ricası iletilmiş. Patronun iç sesi de manşetten “Olma Abdullah bey” demiş. Belki sonradan teşekkür için de Trump Towers’ın açılışına falan gidilmiş, maden ruhsatı verilmiş falan… O kadarı sızmadı.

 SİYASETE MÜDAHELENİN BEDELİ...

 Aslında bu bilinmeyen bir durum değil. Abdullah Gül’ün Erdoğan ile bir basın toplantısı öncesi kameralar önünde Hürriyet gazetesinde aleyhine çıkan haberleri kastederek “Nereden çıkıyor bu haberler Akif” diye yüksek sesle yönelttiği sorusunu hatırlayın.

 Ben 367 kuralına da, 27 Nisan muhtırasına da bayrak açmış Sabah’ın genel yayın yönetmeniydim. Arkadaşlarla beraber “Darbeye Hayır” manşeti atmıştık. Meslek hayatımızın gururla taşıyacağımız sayfalarından biridir o sayfa.

 O yüzden bana Gül’ün önünü kesmek için gelen ricalar Hürriyet’inki kadar keskin ve açık olamadı. Çoklu adayları sıralasanız, anket yapsanız tadında şeyler.

Hiç birine kulak asmadık, çünkü kişisel kanım, o seçimin aslında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı için bir referandum olduğu yolundaydı ve kazanmıştı. Bir de gazetelerin siyasete müdahale etmesini, yönlendirmeye çalışmasının ağır bedellerini yaşayarak görmüştüm.

Bazıları görmemiş, hala görmüyor.

MEDYA DA SINIRLARINA DÖNMELİ...

 Patron sesi kalemleri, gazete sayfalarını açar açmaz fark ediyoruz hala…

Kılıçdaroğlu’nun önerdiği modelin en büyük tehlikesi de budur aslında, zayıf bir koalisyona karşı yeniden güçlenen bir medya. Ayakta kalmak için medyanın desteğine ihtiyaç duyan bir iktidar, elektrik dağıtım ihalelerini, petrol şirketlerini verip duracaktır medya patronlarına. Elbette büyüklüğüne göre…

 Türkiye gerçek bir demokrasi olacak, cumhurbaşkanı görev sınırları içine çekilecekse, medyanın da aynı sınırlar içinde tutulması gerekir. Kılıçdaroğlu, medya özgürlüğü kadar medya-kamu ilişkisi üzerine de kafa yorsa iyi olur.

Bu ülkede medya ya iktidarın sesi ya da hortumun ana kaynağı olmak durumunda değil. Medya-kamu ilişkisini düzene oturtmadan bu düzen böyle gider. Son 20 yıl medyanın bir şekilde yağmanın göbeğinde olduğu kısa bir Türkiye tarihidir. Korkarım ki böyle de devam edecektir. Çünkü kimse de karşı çıkma niyet ve cesareti yok.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums