Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin anayasasını ve teamüllerini yok sayarak meydanlara çıkıyor, AKP’ye 400 milletvekilliği için oy istiyor. Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir olay. Kuralı, hukuku hiçe saymanın en çarpıcı örneği.

Bank Asya’ya hukuk tarihine geçecek skandal bir kararla el konuluyor ve yönetimi AKP denetimine geçiyor. AKP içinde bir tek vicdanlı ses çıkıp itiraz etmiyor, edemiyor.

Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu yöneticileri ‘silahlı terör örgütü’ suçlamasıyla gözaltına alınıyor, Hidayet Karaca ne olduğu belirsiz bir suçlamayla cezaevine konuluyor.

İstanbul’un kupon arazilerinde binaların kaç katlı olacağına belediye meclisleri, şehir plancıları değil, sultan yetkisi kullanan yönetici karar veriyor.

DEVLET BÖYLE ÇÜRÜYOR 

Türkiye’nin Batısı’nda bunlar olurken Doğu’sunda Amerika’nın Vahşi Batı kuralları geçerli hale gelmeye başlıyor. Bölgede güvenlik güçleri çocukları öldürürken görüntüleri çıkıyor, ardından PKK’ya bağlı grupların keyiflerinin istediği yerde yol kestiği, kimlik kontrolü yaptığı, tutuklamalar gerçekleştirdiği öğreniliyor.

Bir devlet, hukukuyla, kuralıyla böyle çürütülüp yavaş yavaş öldürülüyor. Bir ülkenin yargısıyla, kuralıyla, geleneğiyle bu kadar oynayıp yerine yağma düzeni kurarsanız kaçınılmaz son bu oluyor. Erdoğan, ‘seçimde 350 milletvekili çıkarayım, sonra Kürtler’in hakkından gelirim’ diye düşünüyor belli ki.

Dünyanın bu geldiği noktada, kendisinin uluslararası itibarı yerlerde sürünür, Kürtlerinki tavan yapmış bulunurken hareket alanının giderek kısıtlandığını göremiyor.

6-8 Ekim olayları açık şekilde ortaya koydu ki, Abdullah Öcalan bizzat devreye girip sükunet çağrısı yapmasa, Türkiye’nin Suriye benzeri bir çatışmaya sürüklenmesi işten değil. İktidarını sürdürmek için nefret dilini giderek tırmandıran Erdoğan, toplumun farklı kesimlerini birbirini boğazlayacak hale getirmiş durumda.

GİRDABA SÜRÜKLENİYORUZ

O, Bursa’da AKP için oy isterken PKK Silopi’de Gümrük memurlarının yolunu 300 kişilik bir grupla kesiyor, güvenlik güçleri olaya müdahale etmemek için topu birbirinin üzerine atmaya çalışıyor.

Rüşvet alanın baştacı edildiği, namuslu memurun sürgüne gönderildiği, bir ülkenin tüm kaynaklarının bir aile ve yancılarının çıkarlarına adandığı memleketimiz giderek içinden çıkılması zor bir girdaba sürükleniyor.

Kürtler, Türkiye Cumhuriyet mahkemelerine değil, PKK’nın yargısına güvenir hale geliyor, Batı’da yargının itibarı sıfırlanmış bulunuyor.

Devletin mekanizmasıyla oynamak, ayarlarını bozmak tehlikeli bir iştir. Erdoğan ve AKP, Paralel Yapı ile mücadele maskesi altında devletin çivisini yerinden çıkararak çok tehlikeli bir yola girmiş bulunuyor.

Devlet, askerlere bornoz giydirip merdivenlere dizmekle olmaz. Hukukla, kuralla, gelenekle var olur. Hepsi birer birer yok oluyor maalesef.