- 16.12.2014 00:00
T ürkiye devleti, bohçası geniş sokak satıcısı kadınlar gibidir. Sıkıştığında herkese uygun bir suç isnadı çıkar bohçasından. Zaman ve Samanyolu’nun yolsuzluk dosyaları konusundaki yayınları Erdoğan ve AKP’yi rahatsız edince bu kez Tahşiyeciler dosyası çıktı bohçadan.
Türkiye’nin en yüksek tirajlı gazetesinin yayın yönetmeni ve öndegelen televizyon kanalının yöneticisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cuma akşamı mesai saati sonunda imzaladığı yeni Ceza Muhakameleri Usulü Yasası’nı onaylamasının ardından ‘makul şüpheli’ kavramı pazar sabahı uygulamaya konuldu.
Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca, AKP ve Erdoğan hayranlığını Facebook sayfalarından ilan etmiş ‘tarafsız ve bağımsız’ bir yargıcın imzaladığı karar sonucu gözaltına alındı. AKP’nin ve Erdoğan’ın hukuk anlayışının en çıplak şekilde dışa vurumu ‘şüphe’ kavramı üzerinde bir yıl içinde yapılan değişikliklerde görülüyor.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısında yapılan değişikliklerde olduğu gibi. Aynı yasaya ‘somut delillere dayalı kuvvetli şüphe’ ifadesini bundan daha 7 ay önce, 21 Şubat 2014’te kabul edilen kanunla yine AKP hükümeti koymuştu. Çünkü 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmaları gündemdeydi ve bakanların çocuklarının evlerinde aramalar yapılıyordu. AKP yasanın eski halinde bulunan ‘makul şüphe’ ifadesini yeterli bulmamış ve arama yetkisini sınırlamak için ‘somut delile dayalı’ olma şartını eklemişti.
DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA!
Devir değişti, çocuklar kurtarıldı, silbaştan yapıldı. İktidarın hukuka, adalete yaklaşımını gösteren en çarpıcı örnek bu. Bu işin hukuk boyutu…
Bir de basın özgürlüğü, demokrasi boyutu var. Şeffaf, demokratik toplumlarda medya, dördüncü kuvvet olarak anılır. Liberal demokrasiler, bağımsız medya ilkesine seçilmiş yöneticilerin eylem ve işlemlerinin denetlenmesi açısından büyük önem verir. Dünya geneline baktığınızda, kişi başı milli geliri yüksek, refah toplumlarında medyanın siyasi iktidarının baskılarına maruz kalmadan yayıncılık yaptığını görürsünüz.
BATI’YI ARTIK ÖNEMSEMİYOR
Haritada Doğu’ya doğru gittikçe kişi başı milli gelirin düştüğünü, zenginlik küçük bir grubun eline toplandığında basının siyasi iktidarın emrine girdiğini, girmemekte direnenlerin ağır biçimde cezalandırıldığını görürsünüz.
Erdoğan, başlangıçta rotasını Avrupa Birliği gibi yaptıysa da içten içe ‘Bunlar Hristiyan biz Müslümanız. Bizi sevmiyorlar’ duygusunu içinden atamadı. Mısır’daki darbenin Ortadoğu’ya yönelik plan ve hesaplarını bozması bu nedenle dengesini bozdu. Bugün gelinen noktada Erdoğan’ın bu hamleyi yaparken Batı’nın tepkisini tahmin ettiğini ve önemsemediğini görüyoruz. Bunun 2 anlamı var: Ya ‘üç günde unuturlar’ diyor ya da Batı ile bağlarını koparmak niyetinde…
Yorum Yap