- 4.06.2014 00:00
CHP ve MHP bir süredir Recep Tayyip Erdoğan’a karşı çıkarılacak bir ‘‘Çatı Adayı’’ peşinde. İki parti lideri hem birbirleriyle hem kanaat önderleriyle istişarelerde bulunuyorlar. Aranan adayı hem CHP tabanına ters gelmemesi, hem de yolsuzluk iddialarından rahatsız olan muhafazakar kesimden oy alması isteniliyor.
Böyle bir aday bulunması halinde, iki turlu seçimde Erdoğan’ın Çankaya hayallerinin suya düşürülmesini bekliyor kimi kesimler.
Ancak, Yalova ve Ağrı’da yapılan seçimler Çatı Adayı’nın bile Erdoğan karşısında fazla şansı olmadığını ortaya koydu. MHP seçmeninin de destek verdiği düşünülen CHP adayı, AKP’den sadece 200 fazla oy alabildi. Ağrı’da ise BDP iptal edilen seçimden çok daha büyük bir fark attı AKP’ye.
AKP’nin hem Yalova’da, hem Ağrı’da kaybetmiş olmasına rağmen ortada hala bir gerçek var: Türkiye’nin hem Doğusu’ndan, hem Batısı’ndan oy alabilen tek parti AKP.
CHP ve MHP, Güneydoğu’da yok hükmünde. Bugün iki partiye, medyasına ve kanaat önderlerine bakınca bu iki partinin mevcut dillerini değiştirmeden bölgede varlık göstermesinin mümkün olmadığı da görülüyor.
Hürriyet’in giderek merkeze kayan çizgisinden rahatsız olan Ulusalcı CHP tabanının birinci gazetesinin Sözcü olduğu herkesin malumu. Bu gazete, promosyon yapmadan, bedava dağıtmadan 300 bini aşan bir tiraja ulaşmış durumda.
Sözcü, bir süredir Diyarbakır-Lice karayolunun kapatılması konusunda güvenlik güçlerinin göstericilere gösterdiği sabrı hedef almış konumda. Hemen her gün polisin Gezi protestocularına şiddeti ile bölge halkına yönelik daha toleranslı tavrını manşete taşıyor. Gezi’deki protestocuya şiddet uygulanmasından çok, bölge halkına da aynı sertlikte davranın mesajları veriyor açıkça.
Sözcü, Lice’nin yakın geçmişte ödemiş olduğu acı bedelleri görmezden gelmekle kalmıyor, binlerce cana mal olan savaşı sona erdiren barış sürecini de tehlikeye atmak istiyor. Erdoğan ve AKP-BDP’nin sözcülerinin söylemine bakarsak, ortada bir barış süreci olduğuna ikna olmak zor. Ancak bu söylemin, iki tarafın da tabanını korumak ve hatta tahkim etmek amacıyla kullandığı anlaşılıyor.
AKP bu sert dille milliyetçi seçmenine barış yapıyorum ama ülkeyi satmıyorum, böldürmüyorum mesajı verirken, HDP; AKP’yi devletle özdeştirip tabanından bu partiye muhtemel kaymaları önleme ve Gezi ile ortaya çıkan yeni kentli seçmenden destek almayı amaçlıyor.
Burada başarılı olan elbette Erdoğan. Çünkü hem barış sürecini sürdürüyor, hem de milliyetçi-muhafazakar tabanını başka partilere kaptırmıyor.
CHP’nin tam da bu noktada kafası karışık.
CHP, barış sürecine açıkça karşı çıkmıyor ama desteklemiyor da.
Kürtlerle doğrudan temas içine girmesi durumunda ulusalcı tabanını öfkelendirip kaybetmekten korkuyor. Bu tavrı ile Gezi’de ortaya çıkan yeni kentli ruhu da yakalayamıyor.
Evet, Gezi’de ulusalcılar da vardı ama Gezi daha özgürlükçü bireyin sesini duyurduğu, kimliklerin değil, dayanışmanın öne çıktığı bir platformdu.
Şimdi, HDP-BDP çizgisi etrafında kenetlenmiş Kürtler’in önünde iki seçenek var. Kendilerine hakaret eden, imkanı olsa yok etmeye çalışacak olan ama siyasetin gereğini doğru okuyarak kendileriyle masaya oturan Erdoğan ile Erdoğan’a ‘‘Bu Kürtler de fazla oluyor. Niye kafalarını ezmiyorsun’’ seslerinin gür çıktığı bir CHP.
Böyle bir tabloda, HDP tabanının iki turlu bir seçimde Erdoğan’a yönelmesinden daha doğal bir durum olamaz. Hele AbdullahÖcalan’ın barış sürecinde artık siyasi temsilcilerin devreye girdiğini açıkladığı bir noktada.
Amberin Zaman, Taraf’ta yazdı. Erdoğan’ın hayalinde 2015 seçiminin ardından anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi var. Böyle bir anayasa değişikliği, Güneydoğu dahil, farklı bölgesel yönetimler ortaya çıkaracak, aynı zamanda Öcalan’a ev hapsinin yolunu açacak.
Başkanlık sisteminin gerekliliği ve Erdoğan’ın elinde bu kadar gücün denetimsiz bir şekilde toplanması ihtimalini bir kenara bırakırsak, yerinden yönetimin ve bölgesel meclislerin Türkiye’ye nefes aldıracağını görebiliriz.
Kürt hareketinin ana dille birlikte en büyük talebi, yerinden yönetim ve özerklik zaten. Şu anda, onlara bu konuda umut veren tek lider de Erdoğan.
Yolsuzluk iddiaları, polis şiddeti, eğitime yaklaşımı gibi bir çok husus, Kürtler’i rahatsız ediyor olabilir ama sonuç itibariyle uğruna binlerce can verdikleri bir mücadelenin sonucunu almak ve liderlerine özgürlük sağlamak var.
CHP kadroları tabanı bu konuda doğru yönlendiremediği veya bir kısmı o tabanla birebir aynı düşündüğü için yüzde 40’lık bir oy potansiyeli yaratacak ve demokrasiyi zenginleştirip genişletecek bir ittifaka kapıyı kapatıyorlar.
Yorum Yap