Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 17 Aralık operasyonu sonrası yolsuzluk tapeleri havada uçarken Bay Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Cumhurbaşkanı’na da dinlediler’’ iddiaları üzerine, araştırma yaptırdığını, kendisinin dinlenmediğini, dinlense de herhangi bir korkusu, verilemeyecek bir hesabı olmadığı açıklamıştı.

Ama Bay Erdoğan, iddialarının arkasında sapasağlam durdu. Partisinin dünkü grup toplantısında da Cumhurbaşkanı’nın şantaj kasetlerinin paralel devlet olmakla suçladığı çetenin elinde olduğuna ilişkin sözlerini tekrarladı. Şantaj kasetleri bundan ibaret değildi, Genelkurmay’ın da (her kimse. Uludere’yi bombalama emrini verenlerin mi? Düşmanla işbirliği yapanların mı? Silah alımı için rüşvet pazarlığına girenlerin mi?) şantaj kasetleri çetenin elindeydi.

Gerçi Bay Erdoğan, konuşmasında ‘‘Şahsımla alakalı bir şey bulamadılar bulamayacaklar. Benim bakanlarımla çocuklarımla konuştuklarımı verebildiler. Veremeyecekler bulamayacaklar çünkü bunlarda o şeref yok. Geçen söyledim ya düşman bile buşerefsizliği yapmaz. Bunlar bunu yaptı’’ da dedi.

Oğluyla yaptığı ‘‘Evdeki paraları sıfırla’’ tarzı konuşmalarını unuttuğu için olsa, rahat rahat‘‘Benimle ilgili bir şey bulamadılar’’ diyebildi. Bakanların oğullarıyla yaptığı, rüşvet paralarına ilişkin konuşmaları da yok sayıp onları da akladı. Bakanlarını aklamada, polisleri mahkûm etmede çok mahir bu aralar zaten.

Hakkındaki iddiaların tutmadığını söyleyen birinin Twitter ve Facebook’u yasaklatması bir garabet tabii, ama artık mantık konuşulmuyor tabii ki. Ne versen yiyen bir müşteri kesimi oluştu sonuçta.

Bay Erdoğan ile ilgili yargıyı sonuçta tarih verecek, bakarsınız yakın bir gelecekte Türkiye’de siyasi iktidarın baskısından kurtulmuş yargı bile verebilir. Sonuçta, seçmenin yüzde 43 küsuru, paraları birlikte sıfırlamayı tercih etti. Emir-komuta zincirinin devreye girmesi sonucu bu soruşturmaların önü şimdilik kesildi.

Ama burada ince bir nokta var.

Türkiye’nin yüzde 55’i bu kasetlerde geçen konuşmalar için hükmünü vermişdurumda. Yani adam yarın cumhurbaşkanı seçilse, bu yüzde 55’in gözündeki yeri belli.

Şu anda Bay Erdoğan’ın politikalarına, telefon konuşmalarına karşı olan yüzde 55, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son dönemdeki ‘‘Ne şiş yansın, ne kebap’’ politikalarına öfkeli. Ama hiçbirinin aklından Gül’ün ‘‘Oğlum Mehmet, evdeki paraları sıfırla’’ tarzında bir konuşma yapmış olabileceği geçmiyor.

Siyasi kusurları ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı Gül, halkın ağırlıklı bir bölümünün nezdinde akçeli işler konusunda namuslu bir adam. Harama el uzatacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmez.

Cumhurbaşkanı Gül’e olan tepki, Bay Erdoğan’ın baskıcı, anti-demokratik yasalarına gösterdiği uyum yüzünden. Ama sonuçta bu, yargı önüne çıkmasını gerektiren bir suç değil.

Yani, Bay Erdoğan’a telefon konuşmalarını dinleyip ona oy veren kesimin gözünde bile, Cumhurbaşkanı Gül namuslu bir siyasetçi. Rıza Sarraf’larla falan işi olmayacak bir isim.

Bu durum belli ki Bay Erdoğan’ı rahatsız ediyor.

Tarihi bırakmış, güncel anlamda, Abdullah Gül ile arasında bir fark olmadığını isbata çalışıyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün akçeli konulardaki namusuna olan kamuoyu güvenini kendi lehine kullanmaya çalışıyor.

Belki de bundan biraz fazlasını yapıyor.

Halka, ‘‘Bakın, Cumhurbaşkanı Gül’e çok namuslu diyorsunuz ama onun bile şantaj kasetleri var’’ mesajını ustaca veriyor. Bay Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül’ü kendi bulunduğu yere çekmeyi amaçlıyor açıkça.

Ama bu Cumhurbaşkanlığı makamı için ağır bir durum.

Bay Erdoğan sürekli olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün şantaj konusu olacak eylem veya konuşmaları olduğunu tekrarlıyor. Bu ima değil, açıkça bir itham.

Bir cumhurbaşkanının şantaja konu olabilecek eylem veya konuşmalarının ne olabileceği malum.

Bu durumda Sayın Cumhurbaşkanı Gül’e düşen, kendi adını korumak, ailesine leke düşürmemek için Bay Erdoğan’ın bu şantaj iddialarına açık ve net bir cevap vermek. Türkiye’ye en azından bu borcu var açıkçası.