Abdülhamid’den Erdoğan’a İslam toplumunun tepkisi!

  • 11.04.2014 00:00

 Recep Tayyip ErdoğanBatı’yı, Batılı değerleri düşman gören bir kültür ortamında yetişti. İslam aleminin Kuran-ı Kerim değerlerinden uzaklaşmasının bedelini ödediğini düşünen bu kültür ortamı, Hz. Muhammed dönemi kurallarına dönüşün özlemini çeken bir siyasi anlayışa sahipti.

Erdoğan, AKP’nin kuruluş yıllarında Washington’ın onayını alma ihtiyacı duyduğu için, askeri vesayet sistemini rahatsız etmemek için bu görüşlerinden uzaklaşmış göründü. Aslında özü hep aynı kaldı, Batı tarafından geri bıraktırıldığına inandığı İslami bir cemaati eski gücüne kavuşturma inancı. Bu uğurda, Avrupa Birliği üyeliğinin en ateşli savunucusu bile kesildi. Ama AB’yi (biraz da haklı olarak) hep bir Hristiyan kulübü olarak görmeye devam etti.

Bu açıdan Kızıl Sultan olarak bilinen II. Abdülamid’e büyük benzerlik gösteriyor.Aslında Murat Belge zamanında Turgut Özal’ı Abdülhamid’e benzetmişti. Ancak, Özal’ın gerek Batı’ya açıklığı, gerekse aile yapısı bu benzetmeyi belli ölçüde geçersiz kılıyordu. İçkiden nefret eden, kadınlarla el tokalaşmayan bir siyasetçi olarak yola çıkan Erdoğan’ın aksine Özal, viskisini içerdi, başı açık veya kapalı kadınlarla da sorunu yoktu. Aslında genel olarak Batılı değerlerle bir soruna sahip değildi.

Çünkü Özal her şeye rağmen Batılı eğitimi sistemleri içinde yetişmiş, Batılı kurumlar da çalışmış bir mühendisti.

Benzerlikleri, Batı karşısında geri kalmış veya bıraktırılmış İslami bir toplumu hızlı bir biçimde kalkındırmaktı. Özal, o dönemki gücü çerçevesinde bunu yapıyordu, Erdoğan bugün sahip olduğu müthiş güçle gösteriyor bu çabayı.

Özal da Erdoğan’ın gücüne sahip olsa Sansür-Sürgün yasasında olduğu gibi, özgürlükleri daha da kısıtlayıcı bir tavır alabilirdi belki ama Özal ile Erdoğan’ı aynı kefeye koymak, tarihi açıdan ciddi hata olur. Her şeye rağmen Özal, Erdoğan’a göre çok daha rafine bir insandı.

Erdoğan, aslında II. Abdülhamid’in çok benzeri. Onun gibi, tam gücü kendi elinde toplayınca anayasa dahil, her türlü hukuki düzenlemeyi gözden çıkarmaya hazır.

Çünkü, Andülhamid gibi, o da gücün tek elde toplanmasına ve ümmetin bu kararlara uymasını istiyor.

Aceleci çünkü, ölmeden kendi yönettiği İslami bir toplumun Batı karşısında ekonomik olarak güçlenmesini amaçlıyor. Abdülhamid’in telgrafı getirmesi gibi o da güçlü interneti getiriyor ama padişahın telgrafı kontrol ettiği gibi, internetin kullanıldıldığı ortamları kendi tekelinde tutmak istiyor.

Abdülhamid kadar olmasa da, ona yakın bir iktidar süresine sahip olacağı görülüyor. Büyük bir sürprüz olmazsa, Türkiye’yi önümüzdeki 10 yıl Çankaya’dan yönetmeyi planlıyor.

Abdülhamid’e benzer bir şekilde, asıl gücün Pan-İslamizm’de yattığına inanıyor.Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarının devrilmesine, Suriye’de Esad’ın hala iktidarda kalıyor olmasına duyduğu sert tepki o yüzden. Tunus’tan Mısır’a, Suriye’den Filistin’e uzanan bir İslam Birliği hayalinin tarih olduğunu görüyor (du).

Abdülhamid’in iktidardaki ilk 10 yılı da Erdoğan da olduğu gibi, Tanzimat’ın belirli programlarını hızlandırmak olmuştu. Bu gerçek, özellikle yüksek eğitim alanında geçerliydi. Aynı zamanda imparatorluğun haberleşme ve ulaşım alanında ciddi atılımlar gerçekleştirmişti. Erdoğan da ilk dönemlerinde demokratikleşme adımları atmış, tüm dünyayı şaşırtmıştı.

Ama Abdülhamid döneminin karanlık bir yüzü de vardı. Erdoğan döneminin olduğu gibi…

Abdülhamid ile Erdoğan’ın en büyük ortak özellikleri, kendilerine güvensizliklerinde yatıyor aslında. Abdülhamid, kendinden önce gelen padişahların tahttan indirilmesinden kaynaklanan bir korku duyuyordu. Aynı zamanda, anayasacı çizginin gücünü elinden alacağına inanıyordu.

Erdoğan ise önce darbeden korkuyordu, şimdi Batı kaynaklı komplolardan endişe ediyor. Her toplumsal muhalefeti, İsrail kaynaklı bir komplonun dışa vurumu olarak görüyor. Abdülhamid gibi o da korkusundan şiddete ve hukuksuzluğa başvuruyor.

Abdülhamid ile benzer uygulamaları basına uyguladığı sansür, eğitim müfredatının sıkıca denetlenmesi, aydınların satın alınması veya susturulması, istihbarata ve dedikoduya verdiği önem olarak sıralanabiliyor.

Deli Petro’dan bu yana, bu topraklarda gücü elinde toplayıp toplumsal gelişimi hızlandırdığına inanılan lider modellerine bir hayranlık bu toplumda var zaten. Toplumun genlerinde de altın çağa dönüşün ancak güçlü bir liderle olacağına bir inanç yatıyor.

Tek adamlığın, zenginliği paylaşılmasını kısıtlayarak toplumsal gelişimi uzun vadede frenlediği, toplumun farklı düşünen ve davranan kesimlerinin toplumsal basamakta yükselinmesine izin verilmediği için zenginleşmeyi önlediği görülemiyor elbette. Ayrıca, tek adamın etrafında toplanan bir çetenin hırsızlık ve yolsuzlukla ülke kaynaklarını sömürdüğünü geç anlıyor.

Türkiye hala demokratik gelişimin alt basamaklarında yer alan bir toplum. Bunun sonucunda da bu seviyesine layık bir lider tarafından yönetiliyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums