Fethullah Gülen’in mektubunun Türkçe meali

  • 8.01.2014 00:00

 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, devlet krizini çözmek için Anayasa’nın kendisine verdiği yetkileri kullanmak yerine Cemaat’in Hoca Efendisi Fethullah Gülen’e bir aracı gönderme yolunu seçerek yaşanan krize kendi teşhisini koydu: Bu AKP ile Cemaat arasında bir savaştır ve Hoca Efendi durursa, savaş da durur.

AKP ile Cemaat arasında Türkiye’nin gitmekte olduğu yol üzerine bir kavga çıkmasaydı, bu yolsuzluk davaları patlamayacak, Balyoz ve Ergenekon davaları soruşturulmayacak, Başbakan Erdoğan devlet içindeki Cemaat yapılanmasını yeni fark etmiş gibi davranmayacaktı.

Cemaat’e ve yaptığı hizmetlere sempatisi bilinen Cumhurbaşkanı Gül, belki de Cemaati harekete geçiren dinamikleri doğru okuyamamanın sonucu olarak arabulucuyu yanlış adrese gönderdidoğru adres Başkan Obama olmalıydı çünkü.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cemaat’in düğmeye basması sonucu bir operasyonun başladığı düşüncesinde olduğunu Fethullah Gülen’e bir aracı göndererek gösterdi.

Bunun ilk açık sonucu, Cemaat’in artık devlet içinde dikkate alınan, siyasi ve yargısal dengeleri değiştiren bir güç haline geldiğidir. Cemaat isterse darbe davaları açılır, Cemaat isterse yolsuzlukların üzerine gidilir. Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakeresi yapan bir ülke açısından acı bir tablo.

Devlet krizinin çözümü için ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu  Çankaya’ya davet etmeyi düşünmeyen Cumhurbaşkanı Gül, bu kavgada gerçek gücün nerde olduğunu da göstermiştir, CHP lideri bu oyunda sadece bir figürandır.

İkinci açık sonuç, bu kavgayı bitirmenin Başbakan Erdoğan’ın karar ve uygulamalarından değil, Cemaat ve lideri Fethullah Gülen’den geçtiği gerçeğidir. Gül, Gülen’e ‘‘Lütfen durun’’çağrısı yapmıştır ve olumsuz cevap almıştır.

Cemaat’in ateşkesi kabul etmesiyle sonuçlanabilecek bir çatışma söz konusudur ama hareketin bunu kabul etmesi için öne sürdüğü ağır şartlar vardır. Mektupta bu şartların bir kısmı sıralanmış. Ruşen Çakır, Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde bu şartları sıralamıştı:

- Dershanelerin kapatılmaması;
- Cemaat’e yönelik karalama kampanyalarına son verilmesi;
- Cemaat’in faaliyetlerinin önüne engeller çıkarılmaması;
- Cemaat ile ilgileri olduğu gerekçesiyle memurların görevlerinden edilmemesi.

Bunlar son krizle ilgili şartlardı ama mektupta dile getirilmeyen koşulları herkes biliyordu. Bunlar, İsrail ile gerilim politikasına son verilmesi, PKK ile müzakere yoluyla çözüm arayışına son verilmesi, Suriye’deki köktendinci hareketlerle araya mesafe konulması gibi daha büyük meselelerdi.

Mektup, ateşkes için ricada bulunmuyor, herhangi bir geri adım atma emaresi göstermiyor ama durmak için gerekli koşulları sıralıyordu. Yani, bu oyunda eli üstün olanın Cemaat olduğunu gösteriyordu.

Mektubun gösterdiği bir başka gerçek daha vardı, Fethullah Gülen, yolsuzluk kriziyle patlak veren operasyonun ardında Cemaat’in olduğunu da zımnen kabul ediyordu.

Türkiye’de siyasi iktidara yönetim şartlarını dikte ettirebilecek bir güç artık Cemaat. Bunu yıllar içinde eğitime, bürokrasi içinde yapılanmaya verdiği önemle sağladı.

AKP ise yüzde 50 oyun verdiği güvenle kendini rahat hissetti. Cemaati tehdit olarak gördüğünde ise iş işten geçmişti.

Düşünsenize, Sabah’ın karşı hamle olarak manşete çıkardığı Polis İmamı hakkında yapılan en önemli suç ihbarı, sinyal vermeden sola dönmesi oldu.

AKP sadece medya gücünü kullanarak suyu bulandırmaya çalıştı, bu hamlede de ciddi hatalar yaptı. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Bank Asya’yı kast ederek 17 Aralık operasyonundan milyar dolar kazananlar olduğunu iddia etmesi gibi. Merkez Bankası kayıtları bu iddianın asılsızlığını ortaya koydu.

AKP kadroları Gezi olayları sırasında ‘‘Camide içki içtiler’’, ‘‘Kabataş’ta türbanlı kadına saldırdılar’’, ‘‘Olayların arkasına Otpor var’’ gibi yalanları piyasaya sürerek ve meydanlarda arkasında durarak bugünkü kavgada sahip olabileceği her türlü inandırıcılığı ve kentli seçmen nezdindeki itibarı kaybetti.

Dağdan inen kurt masalındaki Yalancı Çoban konumuna yerleştirdi kendisini AKP ve bugün bedelini ağır ödüyor.

Cemaat, 28 Şubat’taki gizli çekim görüntüleri sonucu kendisine düşman edilmiş liberal ve kentlilerin gönlünü ve güvenini kazanmış durumda. Kendine yakın bir medyayla durumu idare edebileceğini düşünen Başbakan Erdoğan ise belediye başkanlığından düşürülmesinden daha ağır bir sıkıntıyla karşı karşıya.

Dün Ankara’da, bugün İstanbul’da, yarın İzmir’de, öbür gün nerede olacağı bilinmeyen yolsuzluk soruşturmaları ve bunların hepsini küresel güçlere bağlama çabasındaki çaresiz bir iktidar.

Şubat ortasında belediye başkan adayları kesinleşip aday değiştirmek imkânsız hale gelince kim bilir daha ne dosyalar patlayacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums