Genç subaylar rahatsız mı!

  • 7.01.2014 00:00

 Başbakan Erdoğan’ın, oğlu Bilal Erdoğan’a kadar gelip dayanan yolsuzluk soruşturmasını engellemek için mahkeme kararlarını hiçe sayması, emniyetin altını üstüne getirmesi, MİT’e ait olan TIR’ı aramak isteyen savcıyı sürmesi, kabul etmek gerekir ki, Silahlı Kuvvetler mensupları üzerinde şok etkisi yaratmıştır.

Bugüne kadar Başbakana ‘‘pezevenk’’ diyen generali koruyan, resmi belgelerde var olan JİTEM’i rahatlıkla inkâr eden, Meclise ifade vermeye gitmeyi red eden bir asker vardı. Gazeteleri onlar yönetiyor, dış politikaya onlar karar veriyordu.

12 Eylül referandumu ardından ortaya çıkan belgeler, Silahlı Kuvvetler ve Genelkurmay karargâhındaki duruşu silip attı. Askerin, sistem üzerinde kurulu vesayetini koruyabilmek için çocukluk hastalığı olan darbeye başvurmaya hazır olduğu ortaya çıkmıştı. Bu konudaki belgeler birer ikişer ortalığa saçılmaya başladı.

Çünkü o gün küresel sistem askerin emir-komuta zinciri içinde böyle bir müdahale yapmasına sıcak bakmıyordu. Avrupa Birliği katılım süreciyle demokratikleşecek Türkiye’nin askeri müdahalelerle yolu kesilsin, yol kazasına uğrasın istenmiyordu. Türkiye, İslam âleminin model ülkesi olarak seçilmişti.

Küresel sistem, askeri vesayeti tasfiye için AKP iktidarı ve devlet içinde örgütlü Cemaat mensuplarına destek verdi.

Ancak AKP’nin üçüncü dönemde yoldan çıkmaya başladığı, küresel sistemin kendisine verdiği rolü yerine getirmekten uzaklaştığı görüldü. İlk sıkıntı, ‘‘Beraber ıslandık yağan yağmurda’’ denilen Washington ziyaretinde ortaya çıktı. Obama yönetimi, Ankara’nın Suriye’deki köktendinci örgütlere yaptığı yardımdan rahatsızdı. Erdoğan’ın akşam yemeğinde Başkan Obama’ya karşı hiç de zarif olmayan tutumu diplomasi koridorlarında uzun zaman yankılandı.

Erdoğan, Mısır’da Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesi, Filistin’de Hamas yönetiminin varlığıyla cesaretlenmişti. Temel amacı, Nusayri Esad yönetimini Müslüman Kardeşler çizgisindeki bir hareketle değiştirmekti. Libya’daki yönetim değişikliğini yanlış okumanın bir sonucu olarak hemen ortaya çıktı.

Ama bölgede İran kadar köklü ilişkilere sahip değildi, Esad’ın arkasında bütün gücüyle duran Rusya ile rekabet edebilecek gücü de yoktu.

Planının bozulması Erdoğan’ın vücut kimyasını da bozdu, yanlışlar art arda gelmeye başladı. Suudi Arabistan ve Körfez emirlikleriyle kurulan iyi ilişkiler yerini soğuk rüzgârlara bıraktı. Avrupa Birliği aradaki mesafeyi açtı, Obama ise yaşadığı hayal kırıklığını dile getirmeye başladı.

Küresel sistem için rahatsız edici bir figür haline gelmişti Recep Tayyip Erdoğan.Yolsuzluk soruşturmalarını bu gözle okumakta fayda var.

Ancak yere gömülü lav silahlarıyla gazetecilerin karşısına çıkan dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile kıyaslanamayacak bir avantajı vardı Erdoğan’ın:Devletin gücü onun eline geçmişti ve arkasında hala önemli bir halk desteği vardı.

O yüzden rahatlıkla kameraların karşısına çıkıp yolsuzlukları gözardı edip polislerin lahmacun yemesini, tespih sallamasını, savcıların sorgu odasında elini cebine sokmasını gündem maddesi yapabildi, en azından kendi tabanı açısından.

Başbuğ, ‘‘Boru bu boru’’ diye haykırdığında elinde ne devlet mekanizması, ne yönlendirebildiği güçlü bir medya kalmıştı.
Erdoğan şu anda ikisini de hâkim. Hem devlet mekanizmasını hallaç pamuğu gibi atabiliyor, hem de doğrudan kontrolündeki gazete ve televizyon kanalları ile kamuoyu algısını doğrudan etkileyebiliyor.

Ama bu tablonun küçük bir problemi var: 1908 darbesinden bu yana hoşlanmadıkları yönetime karşı eline silah almaktan çekinmeyen zabitler.

Murat Belge dün T24’ten Hazal Özvarış’la yaptığı röportajda bu tehlikeye dikkat çekmişti. Bakın Belge ne diyordu:

"Ben eminim, binbaşıdır, albaydır, şu an aralarında ‘Bunları bir şey yapıp devirmek lazım, yoksa memleket batacak’ diye konuşan subaylar mutlaka vardır. Bunların arasından bir adım daha atarak ‘O halde sen, ben ne yapalım’ diyenler de çıkar. Bir şey bildiğimden söylemiyorum bunları, tamamen sosyoloji çerçevesinde düşünerek yürüttüğüm ‘Bir kurum üç gün içinde ne kadar değişir’ sorusundan yola çıkarak konuşuyorum. 27 Mayıs’tan sonraki olaylarda bizim asker hiyerarşi içinde davranmayı seçmişti, ama 27 Mayıs hiyerarşiye de karşıydı. Çünkü üst rütbeliler siyasi iktidara karşı bir şey yapmayı düşünmüyorlardı. Şimdi tekrar 27 Mayısa dönüş olabilir. Böyle bir ihtimal ‘yok’ denilip, silinip atılacak şey değil.Endişe verici ölçüde benzerlikler var. Erdoğan'ın ordunun tümüne hakim olduğu yansılsamasına kapılmaması lazım.

2002de seçim kazanıp geldiğinde dış dünyanın ‘Sakın ha ilişmeyin’ dediği bir ortam yaratmıştı Erdoğan, ama bu son birkaç yıldır, Orta Doğuda yaptıkları ve Batı hakkındaki konuşmalarıyla onu sildi.’’

Türkiye’deki ortamı bu yorum ışığında okumak gerekir. Silahlı Kuvvetler’de görev yapan binbaşı, yarbay açısından bakıldığında, generallerini yargıya teslim eden, Kozmik Odası’nı yargıya açan bir komuta kademesiyle; Hatay’daki Tır’ını da, oğlunu da yargıya vermeyen bir başbakan görüntüsü var. Kendilerini Cumhuriyet’in gerçek sahibi görenler açısından kabul edilmesi, sindirilmesi kolay olmayan bir tablo da bu.

Yalçın Akdoğan’ın ‘‘Milli ordumuza kumpas kuruldu’’ yazısıyla başlayan darbe sanıklarını örtülü af girişimlerini bu gazı alma ve kışlaları rahatlatma çabası olarak okumak daha doğru olur. Görünen o ki, Ankara’da herkes genç subayların rahatsızlığının farkında…

http://t24.com.tr/yazi/genc-subaylar-rahatsiz-mi/8233

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums