- 19.01.2012 00:00
“Entel barların romantik tayfası ” 50 liracık için canını tehlikeye atan zorunda kalan masum köylü” filan diyor ama. Haftada iki sefer yaptığında ayda 15 bin lira kazanıyor o masum!”
Bu cümle kendini Beyaz Türk zanneden taşralı zevatın büyük üstadı, , taşranın fikirlerini sadece fikirsizlik ve nefret katan Yılmaz Özdil’in yazısından alıntı.
Cümlenin sonundaki ünlem işareti Özdil’i severek okuyanların dikkatini çekmiş midir?
Özdil’in tespitlerine göre kaçakçılık yaptıkları için masum değiller, öyle ya kaçakçılık dediğin devletin kanunlarına göre suçtur hem de ayda 15 bin lira kadar kazanılabilen bir suç.
Suç işleyen masum olabilir mi hiç? O halde cezasını görmeli, Özdil’in Beyaz Türk mantığı böyle işliyor.
35 kişinin ölmesi de devletin iş kazasıdır, hele de ölenler köylü ve de Kürt ise canlarının hiç değeri yoktur, öyle ya Kürt dediğin ya AKP’ye meyyaldir ya da BDP’ye. Kendini efendi sananlar için bu yurttaşlarımızın ne zaman değeri olmuş ki, bidon kafalı diye nitelendirdiği bu yurttaşlarımızın Yılmaz Özdil için değeri olsun.
Devletin tercih yapmasını istiyor masum olmadıkları için öldürülmelerinde beis olmayan bu kişilere yani Kürtlere karşı. Anıracak mısın, kişneyecek misin diye.
Herkesi hatta devleti de kendin gibi sanırsan devletin tepkilerini de anırmak ve kişnemek arsında ki tercihe indirir, kendi kendine hakaret edersin.
Tabii ki bu yazıyı(Özdil’in 6 Ocak tarihli yazısı) büyük bir beğeni ile okuyanların ne yerine konduklarını da durup düşünmek lazım.
Türkiye’de kaçakçılık Cumhuriyet kurulduğundan beri hatta onun öncesinden beri var.
Cumhuriyet kurulduğunda içe kapanmacı bir yol seçip Doğu ve Güneydoğu’da dış ülkeler ile ticaret yapabilmek imkânsız hale gelmiştir. Dolayısı ile var olan üretim de düşmüştür.
Yokluk baki olunca insanlar eskiden ticaret olarak yaptıklarını artık kaçakçılık adı altında yapmaya başlarlar. Devlet de duruma göre bu kaçakçılığa göz yumar, aynen ormanların yakılıp fındık bahçelerine dönüştürülmesine göz yumduğu gibi.
Sınır il ve ilçelerinde yaşayanlarla konuştuğunuzda kaçakçılığın son derece normal değerlendirildiğini bir sektör gibi algılandığını fark edersiniz. Düzce ve ilçelerinde de ormanları yakıp fındık bahçesi yapmanın öyle algılandığı gibi.
Kaçakçı devletin gümrük kanunlarına uymamaktadır, açma yapanlarda devletin orman kanunlarına.
Özdil ve Özdil’i büyük beğeni ile okuyanların mantığına göre açma yapan Düzceli köylüler devlet tarafından ormanı yakan teröristler mantığı ile öldürülürlerse onlar masum değildi ki mi diyeceklerdir ünlem işaretleri ile birlikte.
Böyle bir durumda devletimiz açma yapan köylülere kişnemeli midir yoksa anırmalı mıdır? Diye sorar mıydınız? Böyle çirkin bir üslubu babalarınıza dedelerinize reva görebilir misiniz?
Yılmaz Özdil’in , yalnız ve güzel ülkemizin her şehrinde her kasabasında en az birkaç tane fahri temsilcilikleri bulunur,yokluklarından sıkıntı çekilmez.Bu fahri temsilciler Özdil kalitesinde(!) olmadıkları için ÖZDİLCİK olarak tanımlanmaları gayet uygundur. Bu Özdilcik’ler Yılmaz Özdil gibi önce Cem Uzan sonra Aydın Doğan, işine son verilse de başka zengin patron bulacak olanlardan değillerdir, kanaatkârdırlar, üçe beşe bakmazlar.
Özdilcik’ler; patronlarını kendileri bulurlar. Çoğu zaman durumdan görev çıkarırlar kendilerini siper ederler, sonra da patronlarının gözünün içine bakarlar gör bizi diye. Sorun şu ki; şehirlerinde temsilcilikler tek olmadığı için diğerleri siper olma yarışına girerler, sonuç olarak da paylaşacakları hiçbirine yetmez.
Özdilcik’ler için de Uludere faciasının önemi yoktur. Uludere faciasından ya da benzeri facialardan dolayı acı çekmezler, üzüntü duymazlar. Ülkemizdeki herhangi bir şeyin marka değeri daha önemlidir onlar için.
Postmodern vahşi kapitalizminde en sadık hizmetkârları Özdilcik’lerdir, insanlıklarını marka değerlerine feda etmekte bir saniye bile durup düşünmedikleri için.
Uludere faciası ülkemizin üstüne bir kâbus gibi çöküp, başta hükümet olmak üzere bu basiretsizliğe kılıf uydurmaya çalışanların çabası kalbimizi acıtırken Yılmaza Özdil’in pespaye yazıları ve bu yazıların fahri temsilcileri olan Özdilcik’lerin tavırları kalbimizin acısını daha da artırıyor.
Yorum Yap