- 25.12.2011 00:00
Akçakoca Kent Konseyi 2. Temsilciler toplantısından sonra Sayın
Fikret Albayrak'ın gazetemiz aleyhinde artık geleneksel sayılabilecek
öfke tribi gösterisinden sonra sıcağı sıcağına yazdığım yazıdan sonra
okuyucularımıza haksızlık ettiğimi fark ettim.
Okuyucularımızı şahsımın yaptığı konuşmanın içeriği konusunda
bilgilendirmemişim, önce bu eksikliği gidereyim.
O konseyde bir temsilci olarak bulundum. Aynı zamanda konseyin çalışma
gruplarında aktif olarak da bulundum. Ta ki Mayıs ayına kadar. Mayıs
ayından bu yana da çalışma gruplarımız hiçbir şekilde toplanmadığı
için aktifliğim arzum dışında havada kaldı.
2012 yılı program taslağı adındaki belgedeki noksanlıkları ve
abartıları dile getirdim.
1) Balıkçı Barınağı Çalışma Grubu hala aktif olarak gösteriliyordu
böyle bir şey yok. Bu grubun kurulmasına katkıda bulunduğum hatta
raportörü olduğum için biliyorum.
2) Tarih Çalışma Grubu adı altında kurulan çalışma grubunun hiçbir
faaliyeti olmadığını, bugüne kadar 2 defa toplandığını ı gruba
başkanlık edecek Prof.Dr. Mustafa Keskin bu iki toplantıya katılmadığı
için grup üyelerinin Sayın Mustafa Keskin'in katılımlının
gerçekleşeceği bir toplantıya kadar çalışmalarını ertelediklerini de
biliyordum.
3) Turizm Çalışma grubunun çalışmalarına Enver Yapıcı'nın isteği
üzerine katıldım. Daha sonra bu çalışma grubu turizm çalışma grubu ile
birleştirildi o çalışma grubunun da en istikrarlı katılımcılarından
biriydim. Daha sonra bu çalışma gruplarının verimli olmadığı daha
verimli çalışma grupları kurmak gerektiği ifadeleri ile bu gruplar bir
daha toplanmadı, toplanması için çaba gösterilmedi. Ancak 2012
Taslağında bu grupların toplanıyor ve çalışıyormuş gibi gösterilmişti
ve de iki ayrı grup varmış gibi.
4) Kent Konseyi Yürütme Kurulu aldığı bir kararla her üyenin bir
çalışma grubunda görev almasına karar vermişler. Bu karar uzun uzadıya
tartışılacak bir konu ( en azından bir köşe yazısı boyutunda)olduğu
için bu karar üzerinde durmadım. Ancak Kent Konseyi Yürütme kurulunu
lütfedip de hangi çalışma grubunda yer almak istediğimi sormamalarını
eleştirdim. Hatta artık olmayan Balıkçı Barınağı Çalışma grubundan
istifa ettiğimi duyurarak Tarih Çalışma grubunda yer almak istediğimi
beyan ettim.20 Kasım tarihinde gazetemizde bu isteğimi belirtmiştim.(
Ya bu isteğim işlerine gelmemiş ya da o yazımı okumamışlar diyeceğim
ancak en azından kurul üyesi Mustafa Turna'nın okuduğunu biliyorum)
Bu konuların dışında 3 konuda daha düşüncelerimi ifade ettim.
1)Toplantı başladığında iyi olarak değerlendirebilecek sayıda
katılımcı vardı. Ancak öneriler kısmına gelindiğinde katılımcı sayısı
çok azalmış hatta yerel gazeteciler bile toplantıdan ayrılmıştı.
Protokol konuşmalarının katılımcıların ilgisini kaybetmelerine sebep
olduğunu ve bir dahaki toplantılarda bu b konuya dikkat edilmesi
gerekliliğini söyledim..( Sayın Yaşar Yakış'da daha sonra yaptığı
konuşmada aynı kanaatte olduğunu belirtti.)
Sayın Fikret Albayrak'ı geleneksel öfke tribi gösterisini başlatan
hususlardan biri bu olmuş. Bir tek ben protokol konuşması yaptım o
konuşmayı yürütme kurulundaki arkadaşlarım bin bir emek vererek
günlerce çalışarak hazırladılar diye. Gerçi yönetişim ile ilgili
konuşmasının başında konuşmayı kendinin hazırladığını ifade etmişti.
Artık hangi doğrusu bilemiyorum. Ancak kurulun değil bir kişinin
hazırladığını düşünüyorum. O metin kuruldan çıkmış olsa yurttaş
kavramı yerine vatandaş kavramının kullanılacağı kesindi.
Protokol konuşmaları derken yürütme kurulu adına yapılan yukarıda
eksiklerini açıkladığım metinleri i de kastetmiştim.
Bu konuşmaların katılımcıların ilgisini çekmediğini ve bu toplantıdan
bir şey olmaz kanaatinin ilerleyen saatlerde katılımı düşürdüğü Sayın
Fikret Albayrak kabul etmese de çıplak olarak ortada duran bir gerçek.
2) Kent Konseyinin sokaktaki hemşerimiz için belediyemizin yan
kuruluşu olarak algılandığını, kent konseyinin daha çok bir yardım
derneği gibi çalışmalara ağırlık verdiğini kentin geleceği ile
verilecek kararlarda yeteri kadar aktif olmasının istenmediği
kanaatinde olduğumu ve kent konseyinin belediyemizin arka bahçesi
olmaması hususunda hassasiyet gösterilmesi gerektiğini söyledim.
3)Akçakoca Kent Konseyi Toplantılarında bir ritüel oluştu, ilk okul
çocuklarının okul andı bir şey. Konuşmacıların 3000 civarında belediye
olduğu, belediyemizin kent konseyini kuran 200 belediyeden biri olduğu
Sayın Fikret Albayrak'ın kent konseyi kurulması konusunda büyük
katkıları olduğu konseyimize binalar tahsis ettiği söylemi bir
mecburiyet haline geldi. Bu mecburiyeti ben de yerine getirdim ancak
bu mecburiyetten usandığımı da söyledim.
İrticalen yaptığım konuşmanın içeriği bu. Konuşmanın içeriğinin
özellikle kent konseyimiz ile sınırlı olmasına dikkat ettim. Ancak
Sayın Fikret Albayrak'nn eleştirilere cevap vermek için değil
geleneksel hale getirdiği öfke triplerinden birini yapmak için söz
aldı. Bu geleneksel öfke tripleri gazetemizi ve yazarlarını
etkilemediği bariz olarak belli iken bu öfke triplerinin hedef kitlesi
kim sorusuna da cevap aramak gerekli.
Belediye başkanımız Sayın Fikret Albayrak'ıın hakarete varan tavırlar
takınmasına üzülmedim işin gerçeği, çünkü kendisine yakıştığı gibi
davrandı. Sapla samanı bir birine karıştırdı, öfke saçtı, kısacası
eleştirilere olan tahammülsüzlüğünü gösterdi.
Benim üzüldüğüm Kent Konseyi Yürütme Kurulunun tavrı oldu. Belediye
başkanının bu tahammülsüz tavrından hiç rahatsız olmadılar. Bu
tahammülsüzlüğü savunmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Bu
tavır Akçakoca Kentinin değil Sayın Fikret Albayrak'ın yürütme
kuruluymuş gibi davrandıklarının ispatıdır. Bu tavra da üzülmemek
elde değil ki.
Maalesef Akçakoca Kent Konseyi Belediyemizin arka bahçesi olmayı kabul
etmiş durumda.
Belediye Başkanımız Sayın Fikret Albayrak Kent Konseyi ile alakalı
eleştirilere cevap vermektense gazetemize, şahsıma ve yazarlarına
hakarete varan söylemler içerisine girmesini, okuyucularımız en doğru
şekilde değerlendirecektir.
Ancak Sayın Fikret Albayrak hakarete varan tavırlar takınmasının
sebepleri hakkında bir yazı yazmakta kaçınılmaz oldu, bir sonraki
yazımızın konusu da şimdiden belli, anlaşılacağı üzere.
Yorum Yap