- 9.08.2011 00:00
Kemal Kılıçdaroğlu ismi söylendiğinde benim aklıma seçimle değil de
atama ile gelmiş bir politikacı geliyor.
Genel Başkalığı da seçimle değil atama ile olmuştu. Aday değilim
açıklamalarına rağmen bir anda genel başkan adaylığına atanmış
arkasından da başka bir aday olmadığı için atandığı genel başkanlığa
seçilmişti.
Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Parlamentosunun Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki istifaları demokrasi için değerli bir adım olarak
değerlendirmesini anlamakta zorlanıyormuş, bu açıklamaya da bazı
yazarlar hayret etmişler ve konuda yazılar yazmışlar.
Vay efendim, Kılıçdaroğlu Batı'yı ve Avrupa Parlamento'sunu bilmiyor
muymuş? Nasıl böyle bir demeç verirmiş? Filan.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun verdiği demeçlerde temel ilke yukarıdaki
konular ile bilgi sahibi olması ile ilgili değildir ki. Bence
bilmiyorsa bile Avrupa Parlamento'sunun yapısını genel başkanlığa
seçildikten sonra öğrenmiştir.
Ancak bu konuyu öğrenmiş olması vereceği cevabın niteliğini
değiştirmez, çünkü yapacağı açılamalarda ki birinci ilke kendisini
atayan güçlere şirin görünme ilkesidir ve bu ilke aklıselim
açıklamalara yapmasına izin vermez.
Sayın Kılıçdaroğlu SSK'daki bürokratlığından emekli olunca önce
DSP'den parlamenter olmak istemiş ancak Rahşan Ecevit'in vetosu
üzerine siyasette ikbali CHP 'de aramaya başlamıştı.
CHP'de aradığından fazla ikbali bulmuş genel başkanlığa atanarak
seçilmişti. Anlaşılan o ki atanarak seçildiği genel başkanlıkta
kalabilmek için elinden gelen mücadeleyi verecek ve vermesi de son
derece doğal. Emekli SSK Genel Müdürü olarak koltuğun tadını ve
kıymetini biliyor çünkü.
Atandığı genel başkanlığı kaybetmemek için kendisine çizilen siyaset
çerçevesinde siyaset ve açıklamalar yapıyor. Yoksa iddia ettiği gibi
sosyal demokrat düşünce normlarında ya da en azından kendi düşünce
normlarında değil.
Genel başkanlığa seçildiğinden bu yana hatta daha öncesinden beri
kendi normlarına göre yaptığı açıklamalardan defalarca geri adım attı,
açıklamalarını atayanların normlarına uydurmaya çalıştı.
Bundan sonra genel başkanlıkta kalabilmesinin ulul-emre itaat ile
olacağını atanarak seçildiği anda öğrendiğinin ispatıdır kendisini
atayanların normlarına uygun olarak siyaset yapma çalışması. Bu yüzden
kimse Sayın Kılıçdaroğlu'ndan kendisine çizilen siyaset çerçevesinin
dışında siyaset beklemesin.
Rakipleri kimler mi? Rakip çok, ancak bugünler de adı öne çıkanları
yazalım. Önce iki kadın aday Güldal Mumcu ve Emine Ülker Tarhan. Emine
Ülker Tarhan bu konuda hem gençliği hem da alımlı hali daha şanslı.
Ancak Ankara Barosu başkanı Metin Feyzioğlu en şanslı ve en az
yıpranan genel başkan adayı. Turhan Feyzioğlu'nun oğlu/torunu olması
da kendisine önemli avantajlar sağlıyor. Çünkü, bugünkü CHP Bülent
Ecevit zamanındaki CHP'den Turhan Feyzioğlu'nun Güven Partisine çok
daha yakın fikriyat olarak.
Bunların dışında medyatik olabilecek genç ve dinamik emekli bir
generalinde atanması söz konusu olabilir doğal olarak.
Süheyl Batum'un adı da sık sık gündem gelecektir ancak Süheyl Batum
CHP'den ayrılacak milletvekillerinin kuracağı bir partiye genel başkan
olabilir sadece. Niye m? CHP Süleyman Demirel'in tapulu partisi
olmadığı için ve Süleyman Demirel'e o kadar da müsaade edilemeyeceği
için.
Genel başkan seçimli yapılacak CHP Kurultayı sonuçladığında başka bir
genel başkan çıkacağını bugünden tahmin etmek çok zor değil, kendinse
çizilen siyaset normlarına da bağlılığı da Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu'nun ikinci defa genel başkanlığa atanarak seçilmesine
yetmeyecektir.
Yorum Yap