Ah bu saltanat sevdası!

  • 18.05.2015 00:00

 Bedii Faik, yıllar önce şu manidar tabloyu naklediyor: “27 Mayıs’ın resmi yapılmak istense, Cadillac’ı durduran bir tank, en yakışanlardan biri olurdu.” Neden? Çünkü o yıllarda Cadillac, en lüks araçlardan biriydi, makam aracı olarak kullanılıyordu ve bürokratik israfın sembolü olarak sıkça gündeme getiriliyordu.

Bedii Faik’in yukarıdaki resme eklediği bir başka manzara daha var. Aynen naklediyorum: “Tanktaki adam önce Cadillac’ı nefretle durdurur. Sonra kapılarını açıp havalandırır, daha sonra… aaa, bir de bakarsınız, tankı bırakmış, jeep’e mi?.. Yoo doğruca Cadillac’a binmiş! Üstelik tanka verdiği yeni görev, artık içinde kendisinin kasılıp oturduğu Cadillac’ın karşısına çıkmak değil, onu desteklemek, yan bakanlar olursa ancak onlara dönmek!..

Ve daha da Cadillac’lar yetmez olur, Buick’ler, Mercedes’ler, Dodge’ler hafif kalır; yerlerini uçaklar alır.” (İhtilalciler Arasında Bir Gazeteci syf. 93/94)

Yukarıdaki hikâyenin çağrışımları o kadar çok ki! İnsanlık tarihi boyunca yüzlerce kez yaşanmış bir hadisenin küçük bir kesitine şahit oluyoruz bu satırlar arasında. “Çevre”den bakıp, halkın mahrumiyetlerini yakından görenlerin “merkez”dekilere karşı duyduğu öfke iktidarların el değiştirmesine sebep olmuştur hep. “Çevre”, “merkez”deki lüks ve şatafata itiraz eder. Ne var ki iktidarın göbeğine otur oturmaz “çevre”, kendinden öncekilerin düştüğü vartaya yakasını kaptırır çoğu kez.

“Darbeci”lerle giriştiği sıkı fıkı ilişki nedeniyle eleştirilere maruz kalmış Bedii Faik “Cadillac Saltanatı”nı yıkmak için yola çıktığını iddia eden askerlerin “resmî israf”ını deşifre eder. “Devrim” diyenlerin daha ilk günlerde “resmî saltanat arabalarını satarak milyonlarca liralık tasarruf sağlama” idealinden bahseder ve gelinen son noktayı şöyle özetler: “Belki de hiçbir devirde Milli Birlik Komitesi idaresi süresinde olduğu kadar uçak kullanma laubaliliği, askerî uçaklara baba malı gibi hükmetme ve emretme fütursuzluğu yapılmamıştır.”

Aradan geçen onca senede ne değişti? Hemen her iktidar (sivil ve askerî yönetimler) devlet imkânları ile imtihan olmadı mı? Her dönemde yöneticilerin lüks merakı geçim sıkıntısı çekenleri canından bezdirmedi mi?

AK Parti 2002’de halkın tamamını kucaklarken devlet imkânlarının fütursuzca kullanılmasına karşı çıkıyor, iktidardayken sade yaşayacağına, halkın hizmetçisi olacağına dair sözler veriyordu. Milletvekili ve bürokrasi lojmanlarını boşaltacak, lüks makam araçlarını satacak, devleti gereksiz işlerden kurtararak küçültecek, gelir dağılımına hak ve adalet getirecekti… İktidara geldikleri ilk dönemde bu konuda adımlar da attı. Ne var ki “çevre”den “merkez”e doğru yürüdükçe halktan uzaklaştı, devlete yaklaştı. Ve Leviathan’ın kollarında dermansız kalıverdi.

Diyanet İşleri gibi halkın önemli bir kesiminin saygısını kazanmış bir kurumun “lüks Mercedes” polemiğine esir olması size de acı vermiyor mu? Kur’an ve sünnet, iktidar sahiplerine mütevazı bir hayatı emrederken saygın bir dinî kurumun “ibret-i âlem” işlere bulaşması sizin de yüreğinizi burkmuyor mu?

Diyanet Reisi’ne kızmak çare değil ki! Devlet erkânı şatafat yarışına çıkmış adeta. Siyasete başlarken gecekondudan halka seslenenler, şimdi bir parıltılı âlemin ışıltısı içinde kendinden geçercesine bir coşkunluk sergiliyor. Eyvah ki ne eyvah!

İçişleri Bakanlığı görevinden ayrılmasına rağmen Efkan Ala’nın bir Beechcraft B 350 keşif gözetleme uçağını hâlâ kullandığı ve hatta Cessna XLS jet uçağını da tuttuğu basına yansıdı. Tekzip edildi mi bu haberler? Görmedim. Efkan Bey, vazifeden ayrılmasına rağmen kullandığı devlet konağına da bir açıklık getirmedi. Azarlayıcı bir cevap, tatmin edici olamaz ki!

Hakan Fidan, MİT müsteşarlığı görevinden istifa edip milletvekili adayı olmuştu. Köşk adaylığı veto edince bazı yandaşlar, “İstifa etti ama özel uçağı bırakmadı” şeklinde yayınlar yaptı. Bu ülkenin kaç VIP uçağı var? Bunların hangisini siyasetçiler, hangisini asker-istihbarat kullanıyor? Ve hepsinden önemlisi, bu uçaklar amacına uygun kullanılıyor mu?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun devlete ait GAP uçağı ile Alanya’ya gitmesi ve AK Parti’nin bir programına iştirakini hiç kimse yadırgamıyorsa üzücü bir tablo var demektir karşımızda. Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, “Her bakanın özel uçağı olmalı.” demişti. Eyvallah! Ülke imkânları yetiyorsa, halkımızın durumu fevkalade iyi ise o da olsun; lakin yetkililer, halkın vergisiyle satın alınan o uçakları görevi dışında kullanmasın. Dünyada yok böyle bir keyfîlik.

Ak Saray konusu başlı başına bir felaket. Yapılış masrafı bir yana; günlük harcamaları bile dudak uçuklatıyor. Hal böyle olunca Cumhurbaşkanlığı gibi saygı duyulması gereken bir makam bile o makam sakinleri tarafından delik deşik edilmiş olmuyor mu? Yazık!

Ya Başbakan?.. Davutoğlu, devletin uçağı ile mitinglere katılıyor ve rakiplerine devlet imkânlarıyla meydan okuyorsa belediyelerde, valiliklerde vs. yapılan lüksün bir anlamı kalıyor mu? AK Parti yola çıkarken bunu mu vaat etmişti?

Hayat standardını şatafat seviyesine çıkaran yöneticiler halktan koptukça gerçek sorunlardan uzaklaşır. Kibir bir virüstür; bireyi de esir alır, devleti de hafazanallah! AK Parti bir halk hareketi olarak başladı ve önemli işler yaptı. Ne var ki, ipi göğüsleme noktasına varırken statükonun esiri oldu. Unutmamak lazım ki, saltanat sevdası, ne sultanları abad etmiştir ne de halkı…


BAHÇELİ HAKSIZ MI?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin seçim konuşmaları her geçen gün biraz daha sosyal gerçeklik üzerine oturuyor. Dengesi bozulmuş ekonomiden bahsediyor, halkın geçim sıkıntısına çare olabilecek teklifler dile getiriyor. Vatandaşın mağduriyetine temas edip halkın endişelerine tercüman oluyor.

Son dönemde yaşanan hukuk dışı uygulamalara çok ağır eleştiriler getirdi Bahçeli. Şu cümleler ona ait mesela: “Hırsızlar kovalıyor, masum kaçıyor. Adalet boğazlanıyor. Tam bir hukuk cinayeti yaşanıyor. Hâkim ve savcılar hırsızlar tarafından mesleklerinden ihraç ediliyor. Polisler, rüşvetçiler tarafından cezaevine atılıyor.”

Bahçeli’nin her bir cümlesi atom bombası gibi aslında. Siyasî arenada çok az insan bu kadar açık, net ifade ediyor bu gerçekleri. HSYK’nın iktidar tarafından paspas edilmesine ve hukuk sisteminin parti yargısı haline gelmesine itiraz ediyor MHP lideri. Yerden göğe kadar haklı.

Madalyonun öbür yüzünde kafa karışıklığına yol açan ve gereksiz bir dedikoduya dönüşen bir mesele var. Son dönemdeki hukuksuzluklara imza atan yargıdaki bazı kişiler kendilerini “Ülkücü” diye tanıtıyor ve çevrelerine MHP’li imajı veriyor. Aslında yargı mensubunun görev esnasında partisinin, tarikatının, cemaatinin hiçbir önemi yoktur; o insanlar hukuka riayet etmek zorundadır. Bu gerçeğe rağmen kendine ülkücü diyen kişilerin önünde iki şık var: Ya yalan söyleyip perdeleme yapıyorlar ya da MHP Lideri’nin söylediği hakperest sözlere kulak vermeyip AKperest bir yolda yanlış üstüne yanlış yapıyorlar. Hukuk herkese lazım değil mi Allah aşkına!


LİDERLER TURU      

Dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi yayın kadromuz. Sorular sorduk, cevaplar aldık. Yani biz işimizi yaptık, gazeteciliğin gereğini yerine getirdik; Kılıçdaroğlu da sorumlu bir siyasetçi olmanın kendine kazandırdığı avantajla mesajlar verdi. Olması gereken tam da budur. Gazeteci, gündeme dair sorular yöneltecek, siyasetçi de her soruya cevap verecek.

Keyifli bir sohbet yaptık CHP lideriyle. Geçen hafta Milli İttifak adı altında bir araya gelen iki siyasî partiyi konuk etmiş, onlara da sorular sormuştuk. Saadet Patisi çatısı altında toplanan İttifak’ın öncüleri Sayın Mustafa Kamalak ve Mustafa Destici, açık yüreklilik içinde her soruya doğrudan muhatap oldu. Biz de onların her cevabını Zaman okuru ile buluşturduk.

Liderler turumuz devam ediyor. Gönlümüz istiyor ki, bu turda konuşmadığımız hiçbir parti kalmasın. MHP, HDP başta olmak üzere bütün parti öncüleri Zaman okuruna doğrudan hitap etsin ve herkesin sesini duyan okur, kendi vicdani kanaatine göre karar versin. Bu maksada binaen her partinin liderine bir davet gönderdik; bundan sonrası onların takdiridir.

AK Parti? Bazı okurlarımız AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan sıfatını taşıyan Ahmet Davutoğlu’na bir röportaj teklifi yapıp yapmadığımızı merak ediyor. Tabii ki teklif ettik. Üstelik yazılı bir şekilde. Bundan sonrasına Başbakan karar verecek...

Biz mesleğimizi icra ediyoruz; ne kimseyle “gizli ittifakımız” söz konusudur ne de kimseye karşı önyargımız olduğu söylenebilir. Kendi aslî işini yapmayan, mesleğinin onurunu korumayan insanların bizim tavrımızı anlaması çok zor.

Mustafa Kamalak, Mustafa Destici, Kemal Kılıçdaroğlu... Hepsiyle de keyifli, anlamlı, okunmaya değer mülakatlar yaptık. Farklı düşünceler olsa bile birbirimizi dinlemeye, hadiselere farklı perspektiflerden bakmaya ihtiyacımız olduğu çok açık. Ortada bir engel var ise o, dar görüşlülük, müsamahasızlık, fanatizmidir. Bu maraz dolu hasletlerden ne ülkeye fayda gelmiştir ne insanlığa...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums