Yeni bir sayfa açmazsanız...

  • 25.08.2014 00:00

 Taşlar yerinden oynadı. 7 yıldır Çankaya’da görev yapan Abdullah Gül üç gün sonra makamına fiilen veda ediyor.

Kurucusu olduğu AK Parti’ye dönmek isteyen Sayın Gül’e partinin kapıları, şimdilik, kapalı. 12 yıldır AK Parti liderliği yapan Tayyip Erdoğan, yüzde 51 oyla cumhurbaşkanı seçildi. Erdoğan, genel başkanlık koltuğunu Ahmet Davutoğlu’na devrediyor. Genel Kongre’de başka aday beklenmediğine göre Ahmet Bey’in parti genel başkanı ve başbakan olacağı kesin. Yeni başbakan, yeni bir Bakanlar Kurulu teşkil edecek ve bu kabine ile 10 ay sonra (Haziran 2015’te) genel seçimlere gidecek.

12 yıllık AK Parti hükümeti çok önemli icraatlara imza attı. 2010’a kadar Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda reformlar yaptı ve dünyada itibar kazandı; hatta “model ülke” olarak anıldı. Ne var ki, her iktidar gibi, o da yoruldu, yıprandı, eskidi. Siyasette böyle süreçler normaldir. Ne kadar başarılı olursanız olun, birtakım icraatlar yönetimleri sarsar, hırpalar. AK Parti hükümeti birkaç senedir çok zor sınavdan geçti. 2010 referandumundan bu yana çok ağır eleştirilere maruz kaldı. Gezi Parkı olayları sırasında takınılan tavır hem içeride hem dışarıda büyük tenkitlere maruz kaldı. 17 Aralık’ta başlayan süreçte yolsuzluk, rüşvet gibi ağır ithamlarda Anayasa ve yasalar askıya alındı. Basın özgürlüğü son birkaç yıldır tamamen yerle bir edilmiş durumda. Toplumun değişik katmanlarında eşi benzeri görülmemiş bir sıkışma söz konusu. Üslup bozuldu, demokratik söylemler çoktan rafa kalktı; yerine çatışmacı, ayrımcı, kutuplaştırıcı bir yol seçildi. Son sekiz ayda yürütülen “paralel yapı” iddiaları bir cinnete dönüştü, “cadı avı” muhbir patlamasına yol açtı ve çok sayıda mazlum, mağdur insan çıktı ortaya.

Aleviler bir hayli rencide edildi bu kutuplaşma sürecinde. Laikler, liberaller, demokratlar, cemaatler, cemiyetler… AK Parti’ye ram olmayan herkes bir şekilde rencide edildi. Bugün gelinen noktada bir hayli kırgın, kızgın, küskün insan var maalesef. Sadece hükümete karşı olanlar değil; var gücüyle hükümete ve Erdoğan’a siyasi desteğini gösteren kitlelerde de öfke patlaması yaşanıyor. Parti tabanında rahatsızlığa yol açacak kadar keskin ve saldırgan bir dil kullanıyor bazı partizanlar. Onların sergilediği linç söyleminden hemen herkes payını alıyor; gazeteler, siyasetçiler, aydınlar. Kendisi gibi düşünmeyen; hatta kendisi gibi düşünse ile partisine oy vermeyenlere karşı gösterilen hiddet u şiddet, bölünmeyi, ayrışmayı, çatışmayı derinleştiriyor.

Ne var ki şimdi yeni bir denge kuruluyor siyasette. Makamlar değişiyor, o makamlara yeni gelecek kişiler yılların yıpranmışlığını geride bırakma fırsatına sahip. Dolayısıyla sorumluluk sahibi herkesin yeni bir sayfa açması, Türkiye’deki kötü gidişata bir dur demesi gerekiyor. Yeni cumhurbaşkanı, yeni başbakan, yeni bakanlar kurulu, yeni parti teşkilatı... Herkes “makamına yaraşır bir ciddiyet” içinde yeni bir dönem başlatabilir; daha doğrusu başlatmalıdır. Çünkü Türkiye çatışmacı yaklaşımlar yüzünden bîtap düşmüş, en temel sorunlarını yapay konulara feda etmiş, uluslararası itibarını yitirmiştir maalesef. Devletin halkla, halkın her kesimiyle, yeniden buluşması, barışması, katılımcı demokratik bir paydada aynı ufka yürümesi şarttır. Aksini düşünmek, Türkiye’nin göstere göstere kaza yapmasına razı olmak demektir.

Biliyorum; siyasetin gerilimler üzerine kurulu olduğu bu ülkede “yeni bir sayfa açmak lazım” dediğinizde bir kısım Don Kişotlar karşınıza dikilir ve en pervasız tonlamalarla  “Korktunuz mu?” şeklinde bir itiraz yöneltir. Gerilimden medet uman ufuksuzlardır bunlar. O yüzden hemen ifade etmek gerekiyor ki yeni bir sayfa açmak, bir korkunun değil, Türkiye sevdasının gereğidir. Kaldı ki ortada, onca tehdide rağmen, korkan da yok; korkutma teşebbüslerine boyun eğen de. Bu ülkede her dönem birilerinin “kökü kazınmak” istenir; ama unutmamak lazım ki hiçbir sosyal gerçek devlet eliyle yok edilemez.

Manzara gayet açık: AK Parti’ye oy vermemiş bütün kitleler gidişattan endişeli, rahatsız ve mutsuz. Buradaki sosyal sıkışmanın suhuletle çözülmesi, geçmişte defalarca yaşanmış acı hadiselerin tekrar tecrübe edilmemesi  gerekiyor. AK Parti tabanında sağduyunun hâkim olduğu aşikâr; ancak arenada kraldan çok kralcıların var olduğu da artık herkes tarafından biliniyor. O goygoycuların kullandığı kışkırtıcı dil, sadece kitle partisi olan AK Parti’ye değil; Türkiye’nin bütünlüğüne zarar veriyor. O tahrik ve tahrip edici üslup bugün belli bir şımarıklık yüzünden göz ardı ediliyor; ama toplumsal barışa faturasının çok ağır olacağı aşikâr. Türkiye sürdürülmesi imkânsız olan bu kutuplaşmadan bir an önce kurtulmak zorunda. Dengeler yeniden kurulurken mesuliyet sahibi herkes, toplumsal bütünlüğü, temel hak ve özgürlükleri yeniden hatırlamalı. Aksi takdirde Türkiye hem içte hem dışta tarihî fırsatları geri tepmiş olur ve kendini amatör kümede buluverir hafazanallah…


E hani cevap?

Geçen hafta bu sütunda Tevhid-Selam davası ile ilgili birkaç önemli gelişmeye parmak basmış, bazı “yandaş” meslektaşlarımızdan çetin bir gazetecilik sualinin cevabını beklediğimizi bildirmiştik. Hatta sorular havada kalmasın diye “yüreğiniz yetiyorsa” deyip kışkırtıcı bir dille karşılık almayı arzu etmiştik. Maalesef o cenahtan bir haftadır tık yok!

Neydi konu? “Tevhid-Selam davasında 7 bin kişi dinlendi” diye yeri göğü inleten “yandaş gazete ve televizyonlar” o listede yer alan İranlıların isimlerini yok etmişler, okurdan saklamışlardı. Bu ilginç ayrıntıyı Akşam adlı gazetenin tuhaf bir haberiyle öğrenmiştik. Merd-i kıptî misali şecaatini (!) arz eden gazete “İranlıları bile dinlemişler” diye masaları yumrukluyordu adeta. “E birader, bu casusluk dosyası ise yabancı uyruklu kişilerin dosyada olması” kaçınılmaz değil mi? Bu sorunun akabinde bir başka mevzu geliyordu insanın aklına: Madem İranlılar dinlenmiş; peki bunu yayımlayan Star ve Yeni Şafak o isimleri neden gizlemişler? Hayret! Her konuya balıklama atlayarak havuzdan çıkmayan arkadaşlar basit bir gazetecilik sorusuna, yani neden gizlediniz sualine, tek kelimeyle cevap vermediler.

Gerçi malum medyanın yayınları ta baştan beri bir yalan rüzgârıydı. 7 bin kişi dinlendi dediler; asılsız çıktı. 2 bin küsur kişiye düşürdüler listeyi; asılsız çıktı. Daha sonra Akşam, sayıyı 242’ye indirdi. Üstelik bunların bir kısmı belli bir süre için dinlenip terk edilmiş ve bu işlemler yapılırken hukuken bütün izinler alınmış. Şimdi yeni ne var? Anlaşılan o ki Tevhid-Selam davasında yasal dinleme yapılan İranlı sayısı 103 kişi imiş. Ve bu isimler okurdan gizlenmiş, üstü kapatılmış, soyisimleri silinerek o şahısların Türk olduğu imajı verilmiş. Dünyanın neresinde böyle bir yayıncılık anlayışı var ki gazeteler elde ettiği belgelerde oynama yapsın ve “casus” diye suçlanan kişilerin isimlerini tek tek kapatsın. Bu arada hukuken dinlenen şahısların telefon teması kurduğu kişiler üzerinden sulandırıcı yayınlar yapmayı da ihmal etmemişler. Böyle gazetecilik olur mu hiç?

Bir de “dinleniyorsunuz” diyerek sırtından itilip sahneye sürülenlerin kiminle konuştuğuna bakmak gerekmiyor mu? Bu nokta boşlukta kalınca toplum “Vay be! Falanı bile dinlemişler.” diyor. Aslında algı operasyonunun istediği tam da budur. Bir yandan kanunlar çerçevesinde dinleme yapılan ve “ajan” olmakla suçlanan kişileri kurtarmak ve herhangi bir soruşturmaya muhatap etmeden yurt dışına kaçmalarını sağlamak; diğer taraftan da alakasız insanları kurşun asker gibi öne sürerek ve gürültü çıkararak kafa karışıklığına yol açmak. Bu tür hileli, hurdalı işleri birileri yapar; ama o kişilere gazeteci denemez…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums