Soru: Sevgili Sivilay Abla; ülkemizde herşey siyaset konusu yapılıyor. Bakın dış politikada bile birlik beraberlik yok. Bugünün parti liderleri birlikte pazar kahvaltısına otursalar sucuklu yumurta konusunda bile birleşemezler. Acaba ne zaman bazı şeyleri siyaset üstü tutacağız? (Pervin Tamer)

Cevap: Umarım hiç bir zaman Sevgili Pervin. Her şeyi siyaset içinde tutmalıyız ki o şeye karar verirken bizim de sözümüz geçsin.

Geçen gün Meclis kürsüsünde bir vekil konuşuyor. Oturanlardan biri de “Siyaset yapmaa!!” diye bağırıyor. Pardon, Meclis kürsüsünde ne yapması gerekiyor?

Aslında oturan vekilin kastettiği hamaset ve popülizm. Ancak dağarcığında siyaset yapmak ile hamaset yapmak aynı çekmecede istiflenmiş. Sinirle çekip çıkarınca hep birbirine karışıyor.

Senin de sorduğun soruda kullandığın gibi; Başbakan’ından muhalefetine, hepimizin çok sevdiği bir başka ifade var: Konuyu siyaset üstü tutmak. Bir konuyu siyasetin bulanık ve çalkantılı denizinden güvenli limanlara taşımak. Ne kadar tehlikeli bir tanımlama. Mesela, darbe yapmak sadece bir konuyu değil tüm konuları siyaset üstü tutma girişimidir. Bilmem tehlikenin farkında mıyız?

Siyaset yapmamak ise kahve-süt, çay-bisküvi ilişkisi olan bir lafta birleşmek, birlik yapmak.

Parti liderlerinin pazar kahvaltısında tek çeşit sucuklu yumurtada anlaşmaları o kahvaltı masasında oturan ve farklı sucuklu yumurta tercihleri olanların, en çok da vejetaryenlerin ağızlarının tadının kaçması demek.

Bir yumurta tarifinde bile ittifak etmeleri pek çoğumuzun tadını kaçırırken, dış politika gibi bir konuda tek ses haline gelmeleri bize ne yapar bilmiyorum.

İktidarsızlık sorunsalı

Soru: Sevgili Sivilay Abla; hükümetin MİT konusundaki savunmacı refleksi toplumsal onarım ve siyasal rehabilitasyon ana bilim dalında nasıl okunuyor? Bizi aydınlatabilirseniz çok sevinirim. (Polat Güven)

Cevap: Sevgili Polat; hükümet on yıldır iktidarda ve iki yüz yıllık kurumlar üzerinde iktidarını kuramamış olma ihtimalini kendisine yediremiyor.

Bu meselede büyük bir şanssızlığımız var. Bizim gibi koyu erkek egemen bir toplumda iktidar ve iktidarsızlık terimleri aynı zamanda üroloji bilimi tarafından da kullanılıyor. Bu konu gazetelerin sağlık köşelerinde baş tacı ediliyor. Aktarlarda hiç değilse yirmi bitki, on macun bu işlev bozukluğuna çare olduğu için kapışılıyor. Viagra’ya yüzyılın buluşu deniyor. Posta gazetesi bu haberlerinden dolayı en çok satıyor.

Hâl böyle iken siyasal çerçevede de olsa “iktidarsız” olmak, silme erkek olan bir bünye için kabul edilebilir olmuyor.

Üzerinde kimsenin iktidar kurmasına alışık olmayan kurumlarımız bugüne kadar iktidarlara rahatça “hadi oradan iktidarsız” derlerdi. İktidarlar da ruhsal çöküntüye uğrardı. Ancak şimdiki başbakanın diğerlerine benzemediğinin, çetin ceviz olduğunun farkına vardılar. İktidarın yaklaştığını anladılar. Ön almak için iktidar olmadan iktidarmış gibi hissettirmenin daha akıllıca olduğuna karar verdiler. Konferansa çağırmalar, mel mel dinlemeler, yok efendim “sen bizim babamızsın, sen ne dersen o olur” tezahüratları tabiri caiz ise sahte zevk çığlıkları.

Didaktik bir sonla bitirelim. Tedavinin yarısı hasta olduğunu kabul etmektir.  

-

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Anabilim Dalı Başkanı, Ruh ve Sivil

Hastalıkları Mütehassısı

sivilayabla@gmail.com