Hep birlikte kaybettik

  • 25.04.2013 00:00

 Soru: Sevgili Sivilay Abla; bir 24 Nisan daha geçti. Ermeniler bizi kesti, yok biz Ermenileri kestik ile geçen bir yıl daha. Bu tartışmayı nasıl kesebilirim. En azından kafamda. Yardımınızı rica ediyorum.(İsmail Hakkı Uğur)


Cevap:
 Sevgili İsmail Hakkı; Osmanlı bir dudağı yerde bir dudağı gökte devasa bir devletti. Sonra Fransa’dan gelen alçak basınç sisteminin neden olduğu milliyetçi fırtınalarda üşüttü, hasta oldu. Hasta adam günden güne güç kaybetti, eridi. Kayıpların faturası padişahlara çıkartıldı. Alçak basınç sisteminin merkezi Fransa’da, Almanya’da eğitim görmüş askerler, doktorlar bu eriyip tükenmeye bir dur demek istediler. Bugün parti kursalar CHP kadar laik, MHP kadar milliyetçi, kırk tane oyum olsa bir tanesini vermeyeceğim bu insanlar iktidar oldu.

Bu arada topraklar birer parça birer parça gitmeye devam ediyordu. Baktılar hepsini tutmak zor, tüm gayrımüslimler gitsin, Müslüman topluluklar ile Osmanlı devleti yoluna devam eder noktasına geldiler. Ancak bu sefer de Müslüman Arnavutlar isyan etti. Arap topluluklar “yolcudur abbas bağlasan durmaz” noktasında koptu kopacak bekliyorlardı.

İstanbul yönetiminin tahammül haddi Türklerin çoğunlukta olduğu Anadolu’ya kadar gerilemek durumunda kaldı; zaten daha geriye çekilebilecek bir pay da kalmamıştı. Padişah toprakları koruyamadı propagandasıyla iktidar elde eden bu iyi eğitimli milliyetçi Türkler en çok toprak kaybeden padişahtan bile on kat daha fazlasını kaybettiler. Padişah nihayetinde dedelerinin kazandığı toprağı kaybetmişti. Bunlar ödünç aldıkları toprakları kaybediyorlardı. Hatta çoğunun doğup büyüdüğü şehirler dahi başkalarının eline geçmişti. Kısacası çok ağır bir psikoloji. İki sene boyunca en yüksek doz Xanax tedavisi uygulasan zor belini doğrultur vakalar.

Bu arkadaşlar gözlerini kararttılar. Ne de olsa virüsün yayıldığı yerden geliyorlardı. Her zehrin panzehiri kendindendir hesabı, milliyetçiliğe daha fazla milliyetçilikle cevap verdiler.

Artık herkes kopabilir ama Anadolu’dan ayrılmak isteyen ancak valiziyle ayrılabilirdi. Tabii bu çizilen sınırlar içinde sadece Türkler yoktu. Hatırı sayılır çoğunlukta Kürtler ve Ermeniler vardı. Dindar Arnavutlar bile isyan etmişti ama Ermeniler hâlâ Osmanlı kimliğine sahip çıkıyorlardı. Çok önemli görevlerde Ermeni paşalar vardı.

Aynı Ermeniler baktılar ki memleket gemisinin dümenine geçenler Osmanlı’dan ziyade bir Fransız’a, bir Alman’a daha çok benziyor. Bir şeylerin ters gittiğini anladılar ve “bizim de başımızın çaresine bakmamızın zamanı geldi” demeye başladılar. Bu arada herkesi etkileyen milliyetçilik rüzgârları onların da içinde yaprakları kımıldatıyordu hâliyle. Sonuç olarak şehirlerin, köylerin kimyası bozuldu. Herkes birbirine şüphe duyar oldu. Normal zamanlarda mahalle kavgası denip geçilecek hadiseler etnik çatışma olarak kulaktan kulağa yayıldı. Dişler iyice bilendi. Enfeksiyona açık ortam başkalarını da harekete geçirdi. Herkes için zor günler başladı. İstanbul yönetimindeki genç Türkler için vatan Osmanlı gibi bin bir çeşit milletten insanın biraraya gelmesiyle oluşacak bir yer değildi. Vatanın Avrupai tanımına göre herkesin Türk olması gerekiyordu. Öyle olması için Ermenilerin gitmesi elzemdi. Bunlar olup biterken Ermenilerle en çok komşu olan Kürtleri ise bekleyen iki seçenek vardı. Ya onlar da Osmanlı’ya karşı bağımsızlık mücadelesi verecek, başarılı olabilirlerse akabinde de Ermenilerle kavgaya tutuşarak Kürt ulus-devletini kurmaya çalışacaklardı. Ya da Ermenilerle Türklerin kavgasında bir tarafı tercih edecekler, kim kimi keserse kalanlarla birlikte yaşamaya devam edeceklerdi. Bu durumda Hıristiyan Ermenilerle yaşamaktansa Müslüman Türkleri tercih ettiler.

Sonrası Ermeniler için hiç iyi olmadı. Şanslı olanlar valizlerini toplayıp yola düşebildi. Onların şanslı olanları da sağ olarak Suriye’den bir gemiye binebildi.

Gerisi malûm. Türklerle Kürtler baş başa kaldık. Ermeni taş ustalarının yerini Laz müteahhitler ile Kürt ameleler aldı. Birbirinden ucube apartmanlarımız hatta ucube camilerimiz oldu.

Çanakkale savaşında yaşanan yetişmiş insan soykırımı, 1915’te de devam etti. Hep birlikte kaybettik. Olay bundan ibaret.

***

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Anabilim Dalı Başkanı, Ruh ve Sivil

Hastalıkları Mütehassısı


sivilayabla@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.