- 12.03.2012 00:00
Senelerdir tutkuyla okumak isterim Anıtkabir Özel Defteri’ni (herkesin kendine göre bir mazoşistliği var işte). Meğer 20 ciltlik bir yekûna ulaşmış 1948’den bu yana yazılanlar ve kütüphanelere dağıtılmış.
Kütüphaneye gidip o ciltlere dalmadım elbette (tembelliğim mazoşistliğimi döver neticede).
Bir müddet önce internet üzerinden deftere yazılanların okunabileceğini duyunca pek sevinmiştim.
İlk fırsatta girdim o sayfaya ve “Defteri Oku”ya tıkladım. Sayfa kilitlendi ânında. Sonraki günlerdeki okuma teşebbüslerim de aynı şekilde nakıs kaldı. Memleket insanın Ata’ya karşı olan hislerini birinci elden öğrenemedim ve hevesim kırıldı.
Ancak geçen gece çok sevdiğim bir akrabam, Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde Anıtkabir Defteri’ne yazdığı “başyapıt” niteliğindeki mesajı Selahattin Duman’ın Vatan’daki yazısından okuyunca tutkum yeniden depreşti.
Ve Çiller’in satırlarının yarattığı duygu seli içinde yaptığım çalışmalar neticesinde kimi materyallere ulaştım. Ancak önce –yeni öğrendiğim için kendi asla affetmeyeceğim– Tansu Çiller’in Anıtkabir Defteri’ne yazdıklarını benim gibi atlamış olanların hizmetine sunmayı bir vazife addediyorum. Çiller’in mesajını yorumsuz aktarıyorum çünkü gayet şahane yorumlanmış hali Selahattin Duman’ın yazısında mevcut.
Evet, muhterem okur, takvimler DYP’nin 15. kuruluş yıldönümünü gösterdiğinde Başbakan Çiller Anıtkabir Defteri’ne aynen şöyle yazar: “Yüce önder, ulu büyük Ata. Doğru Yol Partisi’nin 14. yılına iştirak ediyoruz. Laik Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasinin bekçileri olarak 16. yılımızda buradayız. Davamız yarım asırlık, yani 65 yıllık bir dava. Milliyetçilik ve çağdaşlık yolunda yarım asırdır, yani tam 40 yıldır ilerliyoruz. Biz bu ülkenin çimentosuyuz. Bizimle bina yapacaklar, işimize gideceğiz. İlkelerinin ışığı altında partimizin 17. yılını kutluyor, hayırlar diliyorum. Görüşmek üzere.”
Biz mümkünse sizinle siyasetçi olarak bir daha görüşmeyelim Sayın Çiller... Bu satırların ışığında düşünüyorum da, 90’lı yıllar korku tüneli gibiydi ama yine de ucuz yırtmışız valla.
Neyse kıymetli okur, Çiller’in satırlarının yarattığı şevkle tekrar denedim Anıtkabir Özel Defteri’nin internet sayfasına yazılan mesajları okumayı. Ve epey bir uğraştıktan sonra bazılarına ulaştım.
Gerçi yazanların mesajlarının sonuna isimlerini gururla yazdıklarından şüphem yok ama ben yine de izinleri olmadığı için soyadlarını yazmayacağım. Hadi okuyalım:
“Cumhuriyeti kurduğunuz için çok teşekkür ederiz –Ömer Ç.” (bir şey değil Ömer bey, rica ederiz).
“Gerçek sesini geçen sene duyabildik ama o ince ses hala kulaklarımızda, Nutku okuyor. Her gece konuşuyorum sizinle, şehitlerimizle. İnanıyorum ki duyuyorsunuzdur beni –Çiçek Ç.” (Duymama ihtimaline karşı bir de yazılı arz etmek iyi olmuş tabii. Aslında en doğrusu Ata gerçek sesiyle size Nutuk’u okurken bir fırsatını bulup sormak olurdu, ‘sesim geliyor mu’ şeklinde ya neyse).
“Senin sayende okula gidiyoruz –Elif B.” (Aferin Elif, tabii ki öyle nefes bile alıyorsak onun sayesinde, o olmasaydı bugün öğrencileri okula götüren servisler de olmazdı neticede).
“Mustafa Kemal Paşam size nasıl sesleneceğimi bilemiyorum; ne desem size olan hayranlığımı, minnettarlığımı ve saygımı anlatamam. Sarı saçlım mavi gözlüm, sarı zeybeğim affet bizi; çocuklar bazen yoldan çıkar ama böyle bir babanın terbiyesinden geçen evlatlar eninde sonunda mutlaka onun yolunda ilerlerler –Nilgün S.” (valla ben de size nasıl sesleneceğimi bilemiyorum şu anda).
“Dünya kurulalı var gibisin yüreğimde –Cahide Ç.” (var mı yok mu bir karar verin lütfen).
“Atatürk’üm senin sayende rahatız –Yunus E.D.” (Allah rahatlık versin).
“Bizlerin rahad etmelerini sen sağladın –Bilge G.” (Ata’yı sevdiğin kadar Türkçeyi de sevseydin ne şahane olurdu).
“Özgürce dolaşmamızı sağladığın için teşekkür ederiz –Adem A.” (otostopla Güney’e giderken mi yazdın bunu arkadaşım?).
“Atam seni çok görmek isterdim seninle savaşlarda olmak isterdim –Furkan U.” (Eminim Ata da savaşlarda senin eksikliğini hissetmiştir ama Furkan ismiyle yine de zor derim).
Daha malzeme bol ama yerimiz dar. Onun için başladığımız gibi yine ünlü bir şahsiyet ile ve yine yorumsuz bitirelim. 1963’te öğrenci olan Uğur Mumcu’nun Anıtkabir Defteri’ne yazdıklarıyla:
“Ölmez Atam. Ankara Hukuk Fakültesi öğrenci derneği olarak huzuruna geldik. Söz veriyoruz: Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller olarak ne senden geçeceğiz ne senin eserinden. Bu memleket ya Atatürkçülerin olacaktır ya da hiç kimsenin.”
Yorum Yap