Kar ve toplu mezar yağıyor üstümüze

  • 28.01.2012 00:00

Şairin dediği gibi “Kar yağıyor üstümüze inceden”.


“Üstümüze”
 dediğim buradaki “biz”, İstanbul oluyor elbet.

Yoksa günlerdir memleketin yarısı kar altındaymış, bilmem kaç köyün kasabanın yolu kapalıymış ne gam... Di mi kıymetli medya?

Yeter ki İstanbul’un ana arterlerine bişey olmasın, yoksa dükkân, pardon memleket bizim...

Malum, söz konusu İstanbul ise kar daha yağmaya başlamadan önce haberleri inceden yağmaya başlar ekranlarda.

Pek “inceden” de değil aslında, bayağı lapa lapa yağar.

Önceki gün televizyon izliyordum.

Birden araya ana haber bülteni tizırı girdi.

Bu işlerde bunca sene şerbetlenmeme rağmen bir an “düşman” vatan (yani İstanbul) topraklarını işgal etmek üzere sandım yeminle.


Dan! Sınırı geçti...


Dan! Trakya’dan girdi...


Dan! İstanbul’a ilerliyor...


Dan! Ekipler teyakkuzda...

Ne oluyoruz yahu, kim sınırı geçti, üstümüze ilerliyor?

Kaygıya mahal yok...

Aslında sadece, İstanbul’da yarın kar yağması bekleniyor demek isteniyor.

Tabii kara düşman kuvvetleri muamelesi çeken tizırlar hazırlayan televizyon kanalı, ertesi gün çevreyolundaki muhabirine bağlanınca, o da havaya girip savaş muhabiri tadında yayın yapıyor.

Ekran önündeki bizlere “yollar açık” diye bağıran kapkara asfaltın üstündeki muhabir, “Görüyorsunuz yağıyor, daha da artacak, yollar çok tehlikeli halde, aman kimse evinden başını bile çıkarmasın”kıvamında kaptırmış gidiyor.

Sonra ne oluyor?

Bir sürü şey oluyordur ama en azından ben birine şahidim ki, 2. Dünya Savaşı görmüş büyükannesi kadim dostum Vatoz’u fırtına, kar dinlemeyip un, şeker, tuz stoku yapmak için markete yolluyor.


Medya, yerçekiminden bile hızlı davranıp İstanbul’a daha kar düşmeden savaş bölgesinden bildirir misali yayın yaparken, bir yandan da memleketin güney doğusundan gerçek bir savaşın yakın geçmişteki utanç verici kalıntıları fışkırmaya devam ediyor.

Ama nedense bunlar bir türlü sınırı geçip İstanbul’daki haber merkezlerine ulaşamıyor.

Ekranlarda bu hakiki savaşın utanç verici sayfalarına ait tizırları mumla arıyoruz.

Son okuduğum haberde Diyarbakır İçkale’deki eski JİTEM merkezinde yapılan kazılarda çıkan kafatası sayısı 23’tü.

Ama faili JİTEM cesetlere ait bu kafatasları bu memleketin medyasını da, politikacısını da, İstanbul’unu da, Ankara’sını da pek ilgilendirmiyor.

Neticede, söz konusu olan deprem de değil ki, acaba Marmara fayını tetikler mi diye kaygılanıp mevzunun bir ucundan tutalım.

Di mi ama?

Dün bizim gazetenin politika sayfalarından birinde kocaman bir Türkiye haritası vardı.


Memleketin toplu mezar haritası
ydı bu.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verileriyle hazırlanmış, insanın yüreğini diken diken eden bir harita.

Şehirlerin üzerinde toplu mezar ve içindeki ceset sayısını gösteren kutular var.

Ve o kutuların hemen hepsi doğu ve güneydoğudaki illerin üstünde.

Bu iki bölgedeki kazılmayı bekleyen toplam 255 toplu mezarda üç bin 274 insana ait cesetler var.

Siirt, Bitlis, Hakkâri, Bingöl, Diyarbakır en çok toplu mezarın olduğu yerler.


İnsan bir an gazetedeki o sayfaya bakıp, üç bin 274 kişinin toplu mezarlarda olduğunu okuyunca, yaşadığı ülkeye, kendisine, her şeye yabancılaşıyor.


Sanki o toplu mezarların olduğu ülke bizimki değilmiş de çok uzaklardaki bir yerden söz ediliyormuş gibi hissediyor.


Öyle olsun istiyor herhalde...


Oysa bu bizim yaşadığımız ülke.


O ölüler de, bir gece aniden kaybedilen bu ülkenin insanları.


Yani Ankara’nın derin dehlizlerinde haklarında “ölüm” kararı verilen Kürtler.

Bu haritaya bakarken her şey manasını yitiriyor.

O an insanın bütün umut kırıntıları ölüyor barışa dair.

O toplu mezarlar kazılıp, cesetler çıkarılıp Kürtlerin yaşadığı yargısız infazlarla, bunları yapanlardan hesap sorulmadıktan sonra hiçbir şeyin asla düzelemeyeceğini anlıyorsun.

Bu hesap sorulmadıktan sonra değişimmiş, reformlarmış, demokratikleşmeymiş, yeni anayasaymış, 12 Eylül davasıymış hepsi fasa fiso görünüyor gözüne.

Kürt sorunu dediğimiz, çözümsüz hastalığı bence en iyi o harita anlatıyor.

Hastalığın çözümü de o yine o haritada.

En azından İstanbul’a bir gün yağan kara gösterdiğimiz hassasiyeti ne zaman ki yerin altında yatan o üç bin 274 insana göstereceğiz...

İşte o gün Kürtlerin yaşadığı acıları gerçekten yüreğimizde hissedeceğiz ve bu meseleyi de halledeceğiz.


oraldem@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums