- 13.11.2011 00:00
Artık deyim yerindeyse “gelenek” haline geldi.
Depremzedelere polis marifetiyle sopa çekmek.
Son depremin ardından üç bakanın (Atalay, Akdağ ve Yıldız) Van ziyareti sırasında önce protesto sloganları yükseldi, sonra polis depremzedeleri bir güzel “dağıttı”.
Protesto başlayınca Bakan Beşir Atalay “Bir dakika beni dinleyin” dedi ancak tepkiler sürünce sinirlenip bölgeden ayrıldılar.
Üç bakan gidince de polis biber gazını ve copu depremzedelere dayadı gitsin.
Vakanın haberlere yansıyan, dolayısıyla bildiğimiz cereyan ediş biçimi bu.
Ancak Van’da konuşulanlara bakılırsa depremzedelere polis müdahalesiyle ilgili bildiklerimiz eksik.
Şehre depremden sonra “gönüllü” olarak çalışmaya giden birkaç arkadaşımla konuştum telefonda.
Hepsinin anlattığı mühim bir ayrıntı var.
Protestolardan sonra üç bakan bölgeden ayrılmadan önce içlerinden biri oradaki polis amirine sinirli bir şekilde, “Aralarında provokatörler var, niye izin veriyorsunuz kışkırtmalarına, neden almıyorsunuz bu adamları!” diye fırça çekiyor.
Ve etraftaki herkes bu sözleri duyuyor.
Peki, bu bakan hangisi?
O kargaşada kimin söylediğini göremiyorlar ama net olarak duyuyorlar.
Ve eski İçişleri Bakanı olması sebebiyle polise emir veren bu ismin Beşir Atalay olduğu hususunda hemen herkes hemfikir.
Bakanlar orayı ter ettikten sonra polis amiri “merkez” ile telsiz görüşmesi yapıyor ve bakanın söylediği“provokatörler” için özel eğitimli çevik kuvvet harekete geçiyor.
O zamana kadar sadece protesto sloganı atan grubun üzerine biber gazı sıkılmaya başlayınca onlar da taş atarak (yıkılan evlerinin taşları!) karşılık veriyor.
Neticede polis, enkazda arama-kurtarma çalışması yapan ekipleri bile çalışamaz hale getirme pahasına sıktığı gazla protestocuları dağıtıyor.
Peki, “provokatörler” gözaltına alınıyor mu?
Hayır, onlardan haber yok.
Çünkü yine Van’daki gönüllülerin anlattığına göre ortada provokatör filan yok.
Sadece devletin bakanının, valisinin sözüne güvenip yakınları enkaz altında kalmış insanlar var.
Ortada provokatör yok, kimsenin kimseyi kışkırtmasına gerek de yok.
Çünkü yaşananlardan sonra zaten artık herkes provokatör kıvamında.
Van’da iki gündür bu olay konuşuluyor, kulaktan kulağa yayılıyor, bilenler bilmeyenlere anlatıyor.
Hükümetin depremzedelere dayak atmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayıp bu işi özel eğitimli çevik kuvvet polisine havale etmesi insanlara yeni bir duygusal deprem yaşatıyor.
“Gönüllü” arkadaşımın anlattığına göre depremzedelerden biri aynen şöyle isyan ediyor: “Valiyi, bakanı protesto etmek yasak mı? O valinin, bakanın sözünü dinleyenler şimdi enkaz altında. Bu insanların anası, babası, çocuğu ölmüş. Hayatta kalanlar günlerdir yarı aç sokakta, çadırda yaşıyor. Hâlbuki hükümet her şeyi öyle mükemmel yaptığını sanıyor ki insanların kendisini protesto edebileceğine inanamıyor. Bu nedenle provokatör parmağı arıyorlar. Farkında değiller ama bütün Van’ı provokatör yaptılar.”
Vanlıların ruh hali bu minvalde...
Benim bir türlü anlayamadığım bir başka mevzu ise bakanların zır pırt niye deprem bölgesine gittiği.
Misal Beşir Atalay.
Daha önce dış yardımları “Kendi potansiyelimizi görelim istedik” gerekçesiyle reddettiklerini söyleyip depremzedelerin hafızasına pek de iyi kazınmayan bir bakan ikinci deprem olup, enkazdan insan kurtarma çalışması sürerken niye oraya gider?
Eğer hedefi “provokatör teftişi” değilse, neyi teftiştir?
Ve son olarak...
Kendisi “bir dakika” dinlenmedi diye bunca öfkelenip bölgeden çekip giderken, hayatları kararmış insanların doğal öfkesinde kışkırtma aramak nasıl bir ruh halidir?
Yorum Yap