Işınlayın lütfen artık bizi

  • 26.09.2011 00:00

 İlkokulda öğretmen sözlü yaptığında, mahalle maçında her gol kaçırdığımda, ilk aşkımı ilan etmek üzere konuşmaya başladığımda, “beden” dediğimiz derste birtakım kasaların üzerinden manasızca takla atmam istendiğinde, mahallenin pislik çocukları tarafından karanlık bir sokakta kıstırıldığımda, yatağımdan uzak bir yerde sarhoş olduğumda, bir eylemde polisten kaçarken, elimde birtakım kâğıtlar devlet dairesine girdiğimde, market kasasında sıra beklerken, herhangi bir yerde sıra beklerken, avukatlık stajında ilk haczimi yapmam gerektiğinde, her yalan söyleyişimde yüzüm kızardığında, berber koltuğuna oturduğum anda, öğrencilikte maça- konsere- sinemaya gidecek param olmadığında, askerdeyken, sıkıcı bir yemekteyken, üniversiteden mezun olurken kep giyip fotoğraf çektirmem istendiğinde, İstanbul trafiğinde öndeki arabanın şoförünün ensesini ezberlerken, gençlik senelerinde pişmanlık duyarak uyandığım bir yatakta, ağır akşamdan kalma kalktığım sabahlarda- öğlenlerde ve akşamlarda, bütün pişmanlık, hayalkırıklığı, utanç, vicdan azabı anlarımda, ezcümle derhal ortadan kaybolmayı tutkuyla istediğim her zaman...

Hep “ışınlanmayı” istedim ben.

Işınlanıp bir anda başka bir yerde gözümü açmayı.

Bu nedenle çocukken, “büyüyünce ne olacaksın bakıyim” tadında sorulara arkadaşlarım “asker- polis- doktor- pilot” diye karşılık verirken ben “bilim adamı” derdim.

Soranlar, gülümseyip başımı okşar ama kimse de niye diye sormazdı, iyi mi?

Hâlbuki iki dakka ciddi olup sorsalar, açıklayacaktım: “Çünkü ışınlanmayı bulmak istiyorum.”

O zamanlar ne Einstein amcayla tanışmışlığım var, ne görelilik kuramıyla.

Dolayısıyla, ışık hızının aşılamaz kabul edildiğinden, bütün fiziğin bunun üzerine inşa edildiğinden habersiz, mutlu mesut ışınlanmayı bulacak bilim adamı olmayı düşlüyordum.

Ayrıca elimde kalkan olarak kapı gibi Uzay Yolu dizisi vardı.

Her hafta Kaptan Kirk’ün, “Işınla bizi Scotty” komutunu ağzımın suyu akarak dinliyordum.

Madem bir gün Atılgan gibi uzay gemileri olacaktı, kapılar biz önüne gelince şıkır şıkır otomatik açılacaktı, cebimizde bayıltma veya öldürmeye ayarlanabilen tuhaf lazer tabancaları bulunacaktı... O zaman ışınlanma da gerçek olacak diye inanmanın nesi mantıksızca olabilirdi ki?

Hem ayrıca ortada öyle bir durum olsa koca kulaklı Mister Spak dizi mizi dinlemez, kendini tutamayıp mutlaka “mantıksız!” diye ortaya atılırdı...

Sonra seneler geçmeye başladı ve ben bilim adamı olamayacağımı, dolayısıyla da ışınlanmayı bulamayacağımı anladım.

Ama bunun sebebi Einstein amcayla tanışıp, onun kuramını öğrenip derin karamsarlığa kapılmam değildi.

Tamamen sadeleştirirsek, iki nedeni vardı.

Birincisi memleketin eğitim sisteminde gizliydi, daha doğrusu kabak gibi ortaydı. Ve artık veletken“bilim adamı olacağım” dediğimde büyüklerin neden sırıtarak başımı okşadığını da artık anlıyordum.

Aynı tezgâhtan geçmiş olan büyükler cevabımı pek şirin bulmakla birlikte bunun memleket topraklarında ancak bir hayal olduğunu iyi bildiklerinden, kibarca “nah olursun bilim adamı” demeye getiriyorlardı.

Tabii sekter solcular gibi bütün suçu sisteme atıp kendimi pirüpak bırakmak olmaz.

Neticede (ikinci sebep oluyor), ben de bir şeyi keşfetmek için ömrümü adayacak karakterde olmadığını erkenden keşfetmiştim...

Her neyse, hep bir umutla bekledim yine de ışınlanmanın bulunmasını.

Fakat marketlerin bile kapısı Atılgan’ın kapıları gibi olmuştu da, benim şöyle babamın uşağı gibi“Işınla beni!” diyeceğim yeri malı bir Scotty’im bir türlü olamamıştı.

Baktım olmuyor, sınırsız bir ışınlanma hakkından vazgeçip, bazı tavizler vererek bilim dünyasıyla pazarlıklara bile giriştim.


Senede 10 hak verilsin, herkes onu istediği zaman kullansın diyordum misal. Sonra da 10 ışınlanma hakkım olsa onları nerelerde kullanacağıma ilişkin hayaller kuruyordum.

Ama geçtim seneyi devirmeyi, benim haklar daha birkaç ayı bile geçmeden doluveriyordu.

Fakat Einstein ve ışık hızı hiç aşılamadı.

Artık tam ümidi kesmeye başlamıştım ki, geçen gün Cenevre yakınlarındaki CERN’den o haber geldi. Bilim dünyası sonunda ışıktan daha hızlı yolculuk yapan nötrino adında, kütlesi sıfıra yakın sayılacak kadar küçük parçacıklar olduğunu söylüyordu.

Henüz yapanlar bile keşiflerinden şüphe duysalar da bu benim umurumda bile değildi.

Hemen büyük bir heyecanla hangi durumlarda, nerelerden ışınlanmayı isteyeceğime dair yeni bir liste yapmaya karar verdim. Pencereden dışarıyı şöyle bir seyrettim ve ilk maddesinden başlayarak listemi yazmaya başladım: Yaz sonunda tatil yeri boşalıp her yere hüzün çökünce...

oraldem@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • Hrac Madooglu
    Hrac Madooglu
    29.01.2015 06:07

    Cocuk mu kandiriyorsunuz hanimefendi? "Kobane ha dustu, ha dusecek" diye heveslenip durdu Erdogan, aylardir. Kurtler kor, sagir mi?

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    29.01.2015 06:03

    "Muslumanin Muslumana cani, kani irzi, mali haramdir"...Peki, ya Musluman olmayana?

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums