Kürtlere ve Türklere mektubumdur

  • 24.09.2011 00:00

Yorgunuz, hem de deli gibi yorgunuz.

Türküyle, Kürdüyle belki de hiç bu kadar yorgun olmamıştık.

Yorgunuz, travma geçiriyoruz ama sebebi sadece her gün daha da fazla kan dökülmesi değil.

Asıl sebep bu değil.


Bırakın bencil mi diyecekler, ne derlerse desinler, dürüst olalım.


Ruh halimizi sansürsüz anlatalım.


Ölüm korkusundan yorgunuz hepimiz
.

Çünkü savaş artık yanı başımızda.

Hiç olmadığı kadar yakınımızda.

Sevdiklerimizden birinin her an patlayacak bir bombaya, ateşlenecek bir silaha hedef olması ihtimali delirtiyor hepimizi.

Senelerdir on binlerce genç dağda, kırda savaştı.

Binlerce Türk ve Kürt genci öldü.

Uzaktan izledik savaşı.

İzlerken, savaş bitsin diye çırpındı kimimiz.

Ama olmadı, başaramadık.

Ve artık biz ölmeye başladık.

Kan yanı başımızda dökülüyor artık.

Yorgunuz... Hem de deli gibi...

Çünkü televizyondan izlediğimiz cenazeler artık sadece askerin, polisin ya da gerillanın değil.

Tabutları dolduranlar artık şehrin insanları.

Ve ölmeye devam edeceğiz böyle giderse.

Bir PKK yapımı olan Kürdistan Özgürlük Katilleri, pardon Şahinleri adlı örgütün Ankara’daki katliamı üstlendiği bildiriye dikkat etiniz mi?

Şöyle bir ifade geçiyor içinde: “Artık örgüt olarak hiçbir hassasiyetimiz kalmamıştır. Her yer eylem sahası her yer hedeftir.”

Pardon? Daha evvelki hassasiyetleriniz nelerdi acaba?

Ben kaçırmışım da...

Şakası bile kanlı, şöyle bir cevap gelir mi mesela: Taksim’de bombayı patlatıp 30 küsur insanı yaraladığımız saldırıda hiç kimsenin ölmemesi için bombayı hassasiyetle hazırladık...


Hassasiyetinizi yesinler e mi
!

Yorgunuz, çok yorgun...

Bir tarafta “Metropoller savaş sahamız olacaktır” diyen eli kanlı bir örgüt.

Diğer tarafta onlara “savaşsa savaş” diye cevap veren bir iktidar ve şakşakçılarından oluşan medya bandosu.


Kızılay
’daki saldırıda 22 yaşındaki oğlu Mustafa Bingöl’ü kaybeden baba bakın nasıl seslenmiş hükümete: “Kendi adıma değil, bir vatandaş olarak söylüyorum: Yeter artık. Şunu söyledik. Yüzde 50 verelim, bu ateşi söndürelim. Biz yüzde 50 verdik, o daha da sinirlenmeye başladı, daha da çok bu halkın üzerine yürümeye başladı. Eğer bunu yürümekle bitirecekse ben de yardıma gideyim.”

Biz de gidelim...

Ama öyle bitiremeyecekler, belki de tek bildiğimiz bu...


Kimi zaman kendimi yeryüzünün en bencil insanı gibi hissederek, günlerdir aynı şeyi düşünüyorum: Ya sevdiklerimden birine bir şey olursa...


Ve böylece ya benim de artık hiçbir hassasiyetim kalmazsa
?

Yorgunum ben de...

Çok sağlıklı düşünemiyorum.

Şimdiye kadar neyi eksik yaptık da buralara geldik artık bilemiyorum.

Bildiğim, daha fazla ölmememiz için işin yine bize, Türklere ve Kürtlere kaldığı.


Biz Türkler, “savaşsa savaş” naraları atanların kolundan tutacağız.


Tutmamız lazım.


Onlara bu sorunun, silahla çözülemeyeceğini gerekirse yüz kere, bin kere daha söyleyeceğiz, yazacağız.


Ve Kürtler...


Onlar çok kritik bir karar verecek.


Bu kör şiddet kanlı bir iç savaşa dönüşsün mü, dönüşmesin mi?


Dönüşmesin diyorlarsa önlerinde bir PKK sorunu olduğunu görmek, dahası bunu yüksek sesle itiraf etmek zorundalar.

Kimileri etmeye başladı.


Siirt
’te dört genç kadının bir arabada kalleşçe öldürülmesini protesto eden sivil toplum örgütlerinden Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Adil Doğrusever onlardan biri. Şöyle diyor: “Gelinen nokta itibarıyla Kürt sorunu değil, Kürtlerin PKK sorunu vardır tezi doğru çıkmaya başlamıştır.”

Mahcup bir edayla da olsa, önemli sözler.

Çünkü artık soru şudur: Kürtler, zor olanı başarıp PKK’ya karşı seslerini yükseltebilecek mi?

Ya da başka bir ifadeyle, önümüzdeki günlerde hep birlikte ölecek miyiz yoksa yaşayacak mıyız?

Yorgunuz ve maalesef bilmiyoruz...


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.