- 20.08.2011 00:00
Başbakan’ın gazeteleri ve gazetecileri “terörle mücadelede yeni dönem”i tanımlıyor: PKK’ya karşı operasyonlar sonuna kadar devam edecek(miş) ama bir yandan da demokratikleşme adımları kesintisiz sürecek(miş).
Gerçekten acayip etkileyici, okuduğumda yerimde duramayıp sandalyemden kalkarak “bravo” diyerek alkışladım, bu sıcakta tüylerim diken diken oldu!
Hem savaş, hem demokratikleşme...
Çocuk da yaparım kariyer de hesabı yani.
Tebrik ediyorum ama aklıma takılan birkaç basit soruyu da sormak istiyorum müsaadenizle.
1)Varsayalım gerçekten demokratik adımlar sürdü ve Kürtlere yeni haklar verildi. Bir yandan savaşta çocukları ölürken Kürt halkı misal şöyle mi diyecek: “Bir oğlum, bir kızım savaşta öldürüldü ama Kürtçe eğitim seçmeli ders oldu, Allah devlete zeval vermesin.”
Önce şunu idrak etmek lazım. “Savaş da yaparım açılım da” mantığının çöktüğü nokta senelerdir bu meselenin çözülememesinin temel sebebiyle aynı: Evet, PKK bütün Kürtleri temsil etmeyebilir ama PKK’yı Kürtler den ayrı düşünemezsiniz.
2) Madem savaş koşullarında bile demokratik hakları verilebiliyor acaba neden normal koşullarda bu adımlar atılmadı? Misal, seçimlerde alınan büyük destekten sonra bile niçin açılım devam etmedi?
3) “Savaş da yaparım açılım da” söylemine ikna olmamız için acaba AKP hükümeti Kürt meselesinin çözümüyle ilgili bu aşamada nasıl bir programa sahip lütfedip açıklayabilir mi? Var mı gerçekten öyle bir program?
***
PKK niye yaptı, hükümet niye
Doğru soruyu sormak mühim bir meziyet.
O gece doğru soruyu bir delikanlı sordu. Birtakım çokbilmişler bir masada oturmuş olan biteni konuşuyorduk.
Grafon kâğıdından kedi merdiveni yapar misali, herkesin köşe yazarlarından kırpıp kırpıp yarattığı kendine göre şahane bir analizi vardı. Terör sorunu, “etraflıca” ve “kararlılıkla” ele alınmış, mevzu her boyutuyla konuşulmuştu...
Boş vakitlerinde masanın yanında dikilip bizi sessizce dinleyen genç garson işte o esnada konuştu.
Bir soru sordu ve çokbilmişleri Temel’in “Ne var ne yok?” dediği bilgisayara çevirdi.
Sorusu basitti: “Abi, PKK neden peş peşe terör eylemleri yaparak devletle savaş başlattı ki şimdi?”
İlk şok atlatıldıktan sonra masadan delikanlıya “misliyle” cevap verildi. Ama aslında cevap yoktu.
Ben joker hakkımı kullanıp olay mahallini terk ettim.
Ve iki gündür o köşe yazarı senin, bu yorumcu benim sorunun cevabını bulmaya çalışıyorum.
“PKK savaş çıkacağını bile bile neden şiddeti tırmandırdı?”
Tıpkı bizim masadaki gibi, basında da bu soruya “misliyle” cevap vardı.
“PKK bölgede hegemonik güç olmak istiyor”, “Örgütün asıl gündemi devreye girdi, hedefi çözümsüzlüğü derinleştirmek”, “Güneydoğu’da örgüt için özerk bölge yaratıp bölgenin denetimini tamamen ele almak istiyor”, “Demokratik adımların atılmasını önlemek için savaşı derinleştirip hükümeti savaşa çekiyorlar”, “Hedefleri AKP, terörü bu iktidarın sorunu gibi gösterip AKP hükümetinin devrilmesini isteyenlere yardım etmek” vs. vs.
Ama aslında cevap yoktu.
Birtakım tahminler veya öyle olmasını istediğimiz cevaplar var ama aslında hiçbirimiz o sorunun cevabını bulamıyoruz.
Savaş başladı ve taraflardan birinin bu savaşı gerçekte neden istediğini bilmiyoruz.
Belki de tam barıştan önceki son virajı aldığımızı sanırken arabamızı aniden uçurumda bulmanın şokuyla olan biteni havsalamız almıyor.
Sadece o soruyla sınırlı değil şu sıralardaki büyük çaresizliğimiz.
Madalyonun diğer yüzünde ise “Peki PKK’nın savaşa çıkarma oyununa hükümet niye geldi” sorusu var.
Malum, Başbakan da dâhil hemen herkes meselenin silah yoluyla çözülemeyeceğinde hemfikir.
“Sabrımızı taşırmak istiyorlar, amaçları şiddeti tırmandırıp bizi savaşa çekmek” mealindeki açıklamayı Başbakan Erdoğan Çukurca saldırısından hemen önce söylemişti. Kuzey Irak’a hava harekâtından sonra da eli kalem tutan zevatın kahir ekseriyeti, “Bu meselenin silahla çözülmediğini daha önce defalarca gördük” diyor, başka bir şey demiyor (pardon pardon diyor, bu cümleden önce mutlaka “Hiçbir devlet topraklarında elinde silahla gezen kişilere izin vermez” cümlesini yazma mecburiyeti mevcut).
İyi de her şey bu kadar netse neden “PKK’nın savaşa çekme” tuzağını bozmak yerine, o tuzağa düşüyoruz, bir açıklaması olan var mı?
Sakın bana “toplumun gazını alma” hikâyesinden filan söz etmeyin.
Sizi bilmem ama ben şahsen gazla çalışmıyorum.
Yine sizi bilmem ama savaş uçaklarının bir yerlere bomba atması suretiyle “gazımın alınmasını” da şahsen salak yerine konmak olarak görüyorum.
Yorum Yap