Kimseler şaşırmadı Paris’teki suikastlara.

Faili bilinmeyen ama tetiği çektiren zihniyetin bilindiği cinayetler...

Bekliyorduk bir şeyler olmasını, oldu.

Haftayı Hakkâri Çukurca’daki Karataş Karakolu’na yapılan saldırıyla açtık.

Büyük bir militan grubuyla saldırdığı haberi geldi PKK’nın.

Ancak önceden alınan istihbarat sayesinde “amaca” ulaşılamadı ve Diyarbakır Valisi’nin deyimiyle“ikinci Silvan” olabilecek eylem engellendi.

Maksat hâsıl olmayınca sıra Paris’teki suikastlara geldi.

Bu tarz hadiselerin olacağından ne kadar eminsek, hedefin de ne olduğundan o kadar eminiz: Aklı devreden çıkartıp duygusal tepkileri yükseltmek, öfkeyi doruk noktasına taşıyıp şiddet ve intikam duygusunu hâkim kılmak.

Yani barış sürecini bir kez daha baltalamak.

Peki, şaşırmadığımız, beklediğimiz bu tahriklere tahrik olarak mı cevap vereceğiz?

Yoksa, her şeye rağmen çözüm iradesi sürecek mi?

Şu sıralarda geçtiğimiz sınav budur.

Paris suikastlarının şifresi ne olursa olsun, arkasında derin devlet, derin PKK, çözüm istemeyen komşularımız veya Batılı ülkeler, her kim olursa olsun maksadı konusunda şüpheye mahal yok:Çözüm konusunda ortaya çıkan siyasi ve toplumsal iradedeki kararlılığı kırmak.

Üstelik çok bilinmeyenli bu suikastlar, tüm tarafların bulunduğu siyasi pozisyondan durumu algılayıp öteki tarafa faturayı kesmesi gibi bir işleve de hizmet ediyor.

Memleketin bölüneceğine inananlar için Paris suikastının sorumlusu AKP’dir.

Yeminli AKP düşmanları için AKP bir kez daha Kürtleri aldatmaktadır.

Kürt milliyetçileri için bu işi kesinlikle derin devlet tezgâhlamıştır.

Türk milliyetçileri için tezgâhın arkasında mutlaka derin PKK vardır.

Sadece günümüz memleket sosyalistleri açısından yeni bir durum yok. Çünkü onların tek bir algıları var: Sistem değişmeden her şey aldatmacadır, kandırın birbirinizi...

Türkiye değişim sürecinin en mühim ve radikal noktasında.

Kürt meselesinin demokratik yöntemlerle çözülmesi, bununla paralel olarak yeni anayasanın yapılması ve Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) Öcalan’la görüşme sürecinin şeffaf yürütülmesi kararı alınması...

Kürt meselesinin demokratik yoldan çözümü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisinin tarihsel olarak bitişi demektir.

Bunun için adım atan bir siyasi irade ve onu destekleyen büyük bir toplumsal irade var.

Bu büyük değişime direnmek isteyen güçlerin eli Paris’te tetiğe gitti ve biliyoruz ki bundan sonra da gidecek.

Önemli olan bu tahrikler karşısında değişimden yana olanların alacağı tavır.

Çünkü eğer tuzağa düşmez, çözüm masasını terk etmezsek tetikçilerin silahından çıkan kurşunlar bumerang gibi kendilerini vurmaya başlayacak.

Buradayız Ahparig

Tıpkı geçen sene olduğu gibi bu sene de Hrant Dink’in ölüm yıldönümü öncesinde yargıdan mühim bir haber geldi. Daha önce İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi savcısının var dediği, ancak mahkemenin bulamadığı “örgüt” için Yargıtay Başsavcılığı görüşünü açıkladı. Başsavcılık, Dink’i “sistemli, planlı ve organize bir örgüt”ün öldürdüğünü belirtip mahkeme kararının bozulmasını istedi.

Gözler yeniden davaya çevrilirken Hrant Dink’i anma etkinlikleri de bugün başlıyor. Program bir hayli yüklü bu sene. Bugün ve yarın Cezayir Toplantı Salonu’nda “Hrant Dink Operasyonu: 6 yıl” üst başlıklı sempozyumda iki gün boyunca cinayet tüm yönleriyle konuşulacak. Ayrıca yarından itibaren 18 ocak tarihine kadar Tütün Deposu’nda “Buradayız Ahparig” başlığıyla okuma, dinleti ve söyleşi etkinlikleri düzenlenecek.

oraldem@gmail.com