Ali, kelimeler ve biz

  • 7.06.2012 00:00

 Kelimelerle ilişkimiz, hayata bakışımız ve hayat tarzımızı tamamıyla belirliyor. Bir kelime ile bir ay nasıl yaşanır, bunu mutluluğu servet yığmakta arayan kişiye anlatamazsınız... Platon’un yazıya döküldüğünde zehirli saydığı şey, kimisi için her şekilde baldan da şifalı... Bee Gees’in harika şarkısıWords’de dile gelen, bambaşka bir servet:

 

...benim kastetmediğim şeyi zannettin

söylediğim tek bir kelimeyi

o sadece kelimeler

ve kelimeler benim sahibim olduğum herşeydir...

Talihsiz filozof Aynü’l-Kudat’ın kelimelerin kifayetsizliğine dair çözümlemesi bu açıdan çarpıcı. (Izutsuİslam Düşüncesi Üzerine MakalelerAğaç; 120) Bir bakıma kelimenin kifayetini sağlamak da insan aklının imtihanı: Anlam her zaman kelimenin üstünde, ilerisinde bir esnekliğe sahip. Bir de dinleme yoksunluğu hâkimse ortama, kim ötekinin kelimesinden ne anlayacak? Bunca iletişim aracı, öncelikle çokbilmişlikle anlayışsızlık üretiyor sanki.


Hayâtü’s Sahabe
’de yer alan bir rivayeti aktarıyorum: Peygamberimiz (sav) Hazreti Ali’ye “Ya Ali, sana beş bin tane koyun mu vereyim, yoksa hem dünyan hem ahiretin için yararlı olan beş kelimeyi mi öğreteyim” diye sorduğunda Ali, kendisine sunulan iki seçenek arasından “beş kelime”yi seçiyor. Bunun üzerine peygamberimiz, “Allah’ım günahlarımı bağışla. Bana geniş bir ahlâk ve helâl bir kazanç nasip eyle. Beni, bana verdiğin rızka kanaatkâr kıl ve kalbimi bana yasak ettiğin şeylere meylettirme, de”, diye buyuruyor. Kendisine sunulan seçenekler arasında “kelimeler”i seçmesi, Hazreti Ali’nin siyasi hayatının bir açıklaması da sayılabilir. Kelimeleri seçen Ali, hayattan yükselen eleştiriyi dikkate alarak onları her dem yeniden okuma sorumluluğunu sonuna kadar taşıyor.

Bu arada belirtmeliyim: İranlılar, Hazreti Ali’nin doğum günü olarak kaydedilen geçen pazartesi gününü “Babalar günü” olarak kutladı. Hz. Ali’nin faziletlerinin bir kez daha hatırlanmasına vesile olan kutlama, Ayetullah Humeyni’nin vefatı dolayısıyla gerçekleşen yâd ve yas günlerine eklendi.

Kılıçdaroğlu’nun “bir İslam düşünürü” diye tanımladığı Hz. Ali elbet, cümlelerini zaman zaman derin kuyulara aktarmaya mecbur kalmış bilge halife, ancak düşünürlüğünün kattığı bütün özellikleriyle, “bir İslam düşünürü” olarak anılmaktan öte geçen bir misyonu temsil ettiği de gerçek.

Türk toplumu olarak Sünni ya da Alevi fark etmeden Ali’yi seviyoruz, fakat Ali sevgisi çok temel konularda biraraya gelmemizi sağlayacak bir farkındalığın kaynağı da olmuyor, maalesef. Sevgimizin oluşturduğu kutsal örtünün altındaki kişi aslında nasıl biri? Galiba herkes kendi oluşturduğu, bir bakıma kendi duruşu için bir onay kaynağına dönüştürdüğü Ali’yi seviyor. Buna İran’ın muhafazakârları da dahil. Aksi takdirde Ali’nin dileyeceği şekilde daha geniş kesimlerin katılımına açık bir siyasal çizginin, reformist hareketin halkın geniş katılımının getireceği iyilikler gözardı edilerek bastırılması başka nasıl izah edilebilir?

 
Ali’yi kendi gerçekliği içinde anlamaya dönük bir çaba, “Allah’ın ipine sıkı sıkı sarılmak” suretiyle kardeşliğe açılan bir kavrayışı mümkün kılabilirdi. Fakat her kesim ekseriyetle kelimelerin çok aşina anlamları üzerinden Ali’yi konuşma gibi bir zihnî konformizmi yeğlemeyi sürdürüyor.


“Babil güncelleniyor”, ama nasıl...

Erzurum yolculuğu sırasında Atatürk Üniversitesi kampusunda Mustafa Küçüköner’in “Babil Güncelleniyor” başlığı altında açılan sergisini inceleme şansım oldu. Etkilendiğimi söylemeliyim. Bir aksiyon, baş döndürücü devinim, izleyeni de içine çeken sarmallar...

Küçüköner’in sergilenen çalışmaları, 2006 yılından bu yana yürüttüğü Güncellenen İmgeler Sanat Projesi’nin ilk serisi olan “Babil Güncelleniyor” başlığını taşıyan sanat projesi çerçevesinde gerçekleştirdiği çalışmaları içeriyor.

Sergide, sanatçının tuval üzerine yağlıboya, tuval üzerine ahşap baskı, tuval üzerine karışık teknik, aquatinta, asitli oyma, aquatintalı mezotinta ve derin oyma teknikleri ile yaptığı tek renkli, iki renkli ve üç renkli 50 adet eseri yer alıyordu.

Fütursuzca kullanılan siyah ve kırmızı; ortalık her an yangın yerine çevrilebilir. Bir hareket, kaos, savrulma, baş dönmesine yol açan spiraller ve döngüselliğin sonsuzluk imasıyla umuda kapılan fani... Bazen Wols izlenimi, bazen Alfred Manessier... Küçüköner’in konuşmamız sırasında atıfta bulunduğu isim ise dikkat çekici ölçüde (yıkım da getiren) bir hareketlilik sunan resimleriyle, 16. yüzyılda yaşamış Flaman ressam Bruegel oldu.

Küçüköner’le resimlerinde anlatmaya çalıştığı kaygı ya da temayı konuştuk. Mademki sözkonusu olan güncellenen simgeler, kulelerin yaşattığı savrulma, kayıplara karışma hissi bugün şehircilik alanında gökdelenlerin oluşturduğu gökyüzünde süren bir tür kuşatmaya atıfta bulunuyor olabilir mi? Haklı olarak bir açıklama yapmaktan kaçındı Küçüköner; Eco’nun Açık Yapıt’ından söz etti: Ressam imgeyi tuvale yerleştirir, izleyici gelip yorumlar. Babil farklı yıkımlarla güncelleniyor. İnsanın tabiat ve ölüm karşısındaki çaresizliğinin sevk ettiği bir güç gösterisi olarak inşa olunan kule, kibrin, şatafatın, hırsın bir sembolü olduğu kadar, sonsuzluğu adımlama arzusunun da ifadesi.


cihanaktas1@gmail.com


twitter.com/chn_aktas

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums