- 16.01.2019 00:00
Çoğu insan dünyanın halini kendi bağlamları, hesaplarından ibaret görüyor. Geçim sıkıntısı çekmiyorsa, ev kirası ödemiyorsa, işinin kalıcılığına ve banka hesaplarına güveniyorsa, etrafında işsiz yoksa, herkes için de işlerin yolunda gittiğinden, gidebileceğinden şüphe etmiyor. İş güvenliği sağlanmadığı için “iş cinayetleri” denmesi anlaşılır olan cinayetler, hiçbir hesap verme sorumluluğu olmaksızın işten çıkarılan işçiler, üç kuruşa izbe atölyelerde ekmek parası kazanmaya çalışan mülteci çocuklar, iftira kurbanı mahkumlar, nefes almanın mümkün olmadığı kalabalık sınıflarda dersi anlamaya çalışan çocuklar kendi uzayının dışında kaldıkları için namevcut görünüyorlar. Bazen de ömrün belli bir çağından sonra, dünya hep böyle olmuş zaten, açıklamasına sarılıyor hâlinden memnun olmasa bile yeniden düşünmeye üşenen.
“Öyleyse nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir 26) diye soruyor ya ayet-i kerime… Hasbelkader sahip olduğumuz her şey için yoksunlar karşısında mahcubiyet duyduğumuz yıllar nasıl da uzak görünüyor… İhlas, tevhid, şura, takva, hicap gibi kavramlar İslamiyet’i yeniden öğrenmeye çalıştığımız 1980’lerde bazıları dergi ismi olacak kadar hayatımızın merkezinde yer tutuyordu.
Hicap çok kapsamlı bir kavram. İçselleştirilmiş hicap kendinde bulunan güzellikleri veya imtiyaz sağlayan her türlü varlığı göstermemeye sevk eder. Kendisi için istemeyeceği kötülüğü veya imtihanı başkası için de istemez hicap sahibi. Mahremiyet bağlamında hicap olgusu sadece kadınların başörtüsüyle değil, erkeklerin de bakışlarının örtüsüyle de korunuyor… Kapitalizm hicabın perdesini açarak kuruyor iktidarını. Gösteriş, saçıp savma, nicelikle övünme gibi yozlaşma alametleri çoğaldığı zaman ise fıtratı temiz gençliği hicabın pahalı başörtüler örtmekle gerçekleşeceğine inandıramıyorsunuz. 2000 yılında İslamiyat dergisinde yayımlanan “İran’da Siyah Yorgunluğu” başlıklı yazımda İranlı gençlerin “hicap” dayatması karşısında yaşadıkları kayıtsızlaşmayı konu etmiştim. Dini değerlerin resmi bir dille vazı, hayatiliğini silikleştiren bir etki uyandırıyor gençler üzerinde. Hani onların sorularının cevapları, hani bekledikleri içtenlik, saygı, muhatap alınma arzusu ve diğerkâmlık…
Devamı Gerçek Hayat 951. sayısında…
Yorum Yap