Şeriati duyarlığı, yeniden

  • 3.12.2012 00:00

 “İhtişam bakışında olmalı, baktığın şeyde değil” (Şeriati, Hacc)


Fecr Yayınları
 önceki hafta sonunda İstanbul’da iki gün süren bir Ali Şeriati sempozyumu gerçekleştirdi. Sempozyumun ikinci günü, “Şeriati’nin tefekküründe, hayatında ve imgeleminde kadın” konulu bir sunum yaptım ben de. Sunum metnimi sevgili Alev Erkilet Başermüzakere etti. Şanslıydım.

Şeriati ilk gençlik dönemlerinden itibaren kadın meseleleri konusunda duyarlılık göstermiş bir düşünür. Gençlik yıllarında Müslüman kadının geleneksel konumundan duyduğu rahatsızlığı, yakın bir arkadaşına hediye ettiği en sevdiği şairlerin şiirlerinden oluşan bir antolojiye yaptığı resimler ortaya koyuyor. Kırmızı kaplı, yüz sayfalık bu antolojideki şiirlerin çoğunun sahibi Tevekkuli’nin“Kurtuluş” başlıklı şiirinin yanına Şeriati, ellerine bağlanmış zincirleri kıran bir kadını resmetmiş.

Katıldığım oturumda Kadir Canatan’ın yaptığı “Ali Şeriati’de İnsanın Özgürlüğü ve yabancılaşması” başlıklı metinde dile getirdiği tesbitlerin, Şeriati’nin kadın konusundaki duyarlığını açıklayan bir yanı var: Şeriati erkekle aynı ölçüde kadını da Allah karşısında sorumlu bir kul olarak tanımlarken, özgürleşmeyi de sorumluluk alma yeteneği ve cesaretiyle gelişen bir süreç olarak tarif ediyor. Kadınların bir esaretten veya kölelikten kurtuluşu “özgürleşme” olarak görülemese de bu yolda bir başlangıç olabilir.

Hesapsız kitapsız, sadece hakikatin peşinde bir düşünür Şeriati, bu nedenle de enginlere kulaç atıyor, bazen tehlikeli mecralara akıyor yolculuğu, ama her seferinde (çok sevdiği Mevlânâ’nın “pergel”metaforunu hatırlatan bir sadakatle) taze keşifler ve çarpıcı tesbitlerle merkeze dönmeyi başarıyor; bu nedenle metinleri, soruları olan insanlar için hâlâ konuşkan.

Oturumun yöneticisi Ejder Okumuş, Şeriati’nin edebi anlamda güçlü ve zengin imgelerinin Türk okuru nezdinde anlaşılması sıkıntısından söz etti.


Kitap Postası
 dergisindeki bir yazısında Asım Gültekin, 1980’li yıllarda Şeriati’nin ülkesinde 35 cilt hâlinde basılmış olan eserlerinin Türkiye’de 70 farklı isimle yayımlandığını anlatıyordu. Diğer ülkelerde bu sayı 10-20 arasında değiştiği hâlde İranlı düşünürün Türkiye’de gördüğü ilginin sebepleri üzerine çok az konuşuldu geçen yıllar içinde.

(1979 devriminden itibaren Şeriati’yi ve giderek Hatemi’yi, Musavi’yi, Rahneverd’i, Azem Talegani’yi söylemlerinden eksilten İran, bu nedenle de bir devrimden beklenen çevikliği en hassas zamanlarda gösteremiyor.)

Şeriati külliyatını akademisyenlerden oluşan uzman bir kurulun denetimde yeniden tercüme ettirip yayımlayan Fecr Yayınları’nın kurucusu Hüseyin Nazlıaydın’la bu konuları konuştuk sempozyum sürecinde. Nazlıaydın, 1980’lerden sonra içinde bulunduğumuz dönemde yeni bir Şeriati ilgisinden söz edilebileceği kanısında. 1980’lerde kitaplarına sadece “Radikal Müslüman” diye vasıflandırılan belli bir kesim rağbet etmişken, bu yeni dalgada okuyucu profili bir hayli genişlemiş olarak görünüyor. Akademik çevreler, İslami kesim içerisinde Nurcu kesim de dâhil çok farklı gruplar, bunların yanı sıra sol düşünceye sahip birçok okuyucu bu yeni dönemde Şeriati kitaplarına ilgi gösteren kesimler arasında.

Şeriati’nin Türkiye’de belki kendi ülkesi de dâhil hiçbir ülkede görmediği bir ilgiyle okunmasını nasıl yorumladığına dair sorumu ise Nazlıaydın “bastırılmış, susturulmaya çalışılmış bir toplumun özgür haykırışlara her zamanki ilgisi” ile açıkladı önce. Türkiye’nin son 10 yıllık dönemde özgürlükler konusunda yeterli olmasa da attığı adımlar, Şeriati gibi aykırı diyebileceğimiz düşünürleri tanımak için uygun bir atmosfer sundu ayrıca. 1980’li ve 90’lı yıllarda devlet kurumlarında kitaplarını bulundurmak suç unsuru iken bugün Kültür Bakanlığı bile Fecr Yayınları’ndan kütüphanelerine göndermek üzere Şeriati kitapları talep ediyor. Bunların yanı sıra son dönemlerde belirginlik kazanan “kapitalist Müslümanlar” şeklindeki olgu bağlamında da benzeri bir olgu ve yapıyı karşı Ebuzer örneğinden hareketle eleştiriler getirmiş olan düşünürün metinleri, gençlere anlamlı geliyor.

Sempozyumun bir diğer önemi, Şeriati’nin eşi Puran Hanım’la oğlu İhsan Şeriati’nin de katılmış olmasıydı. Puran Hanım toplantının bitiminde yaptığı konuşmada eşinin gerek sağlığında, gerekse vefatından sonra büyük zorluklar yaşadığını, ancak “işte şimdi bu salonda bulunmanın” yaşadığı her üzüntü ve sıkıntıyı unutturan bir güzelliği olduğunu söyledi.

Şeriati her zaman bir milletin ortak duyarlığa sahip insanlardan oluştuğunu söyler ya... Sempozyum sırasında okuyucuları bu sözün meramını yaşamaya bir hayli yakınlaştılar zannedersem.



cihanaktas1@gmail.com

twitter.com/chn_aktas

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Fate Yazgan
    Fate Yazgan
    28.12.2012 15:51

    Öcalan, 15 bin ic infazimiz var diyor, Elci ise; "Hepsi itirafçı olup ihanet edenlerdir. Kendi dışından ona muhalefet edenlere PKK dokunmuyor.Yıllardır bunu yaşıyorum. Benden çok rahatsızlar ama hiç tehdit almadım. Düne kadar PKK’nin eteği altında olan sonra aniden anti-PKK’ci olanlara haliyle kızıyorlar." diyordu. Böyle yalana tenezzül etmek makul mu? Elci, kimin elcisiydi, demek haksizlik mi?

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums