Kırıklarla dolu bir karne...

  • 6.10.2014 00:00

 Leman Sam'ın “Benim için IŞİD ile bıçağını masum bir hayvanın boğazına dayayan aynı duygudadır. IŞİD beni şaşırtmıyor” tweeti haklı olarak Türkiye'de büyük tepki uyandırdı. Açık söylemek gerekirse ben Leman Sam'a biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Zira Sam, daha önceki sansasyonel ifadelerinden de bildiğimiz üzere, siyasi doğruculuğu olmayan bir şahıs. Daha önce de “ben Arapları Türkiye'de görmek istemiyorum”  anlamına gelecek ifadeleri açık açık söylemişti. Irkçılığını, İslamofobisini afilli sözler, sofistike analizler ile perdeleme gibi bir ihtiyaç duymuyor. Leman Sam dürüst. Ne düşünüyorsa bunu söylüyor.

Şahsi gözlemlerden ben Sam'ın bu sözlerinin ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki, Sam'ın bu sözleri, kendisine (veya ufak bir gruba özgü) özgü bir marjinal yobazlığı temsil etmiyor. Aralarında saygın denilebilecek bir grup kanaat önderinin de dahil olduğu, geniş bir kültürel sınıfın bilinçdışını yansıtan ifadeler bunlar. Sam'ın sansürsüzlüğü, diğerlerinin oto-sansürlü ifadelerinin ima ettiği duygulara, açık ve dürüst bir şekilde tercüman oluyor. Üzgünüm, ama durum bu.
 
Türkiye'de kah merkez medyada, kah kendine daha ilerici bir nosyon yükleyen sol-liberal medya organlarında dindarlar, İslam ve AK Parti ile ilgili yorumların çoğunun altında yatan hissiyat ve varsayım Sam'ın ifadelerinden farklı değil. Hükümetin IŞİD'e yardım ettiği yalanının bu kadar alıcı bulabilmesi nasıl açıklanır? Bu ülkenin güya ilerici entelektüellerinin “IŞİD ve AKP zihniyetinin benzerlikleri” analizleri bize ne söyler? Kendi çocukları için tesettürün uygun bir hayat biçimi olduğunu düşünen insanların “pedofil” damgası ile yaftalanmasının altında nasıl bir hissiyat yatar? Dünyanın herhangi bir yerinde bir grup sosyopatın İslam adına yaptıklarını iddia ettikleri barbarlıklardan sonra, hayatında eline silah almamış, karıncayı incitmemiş Müslüman'lardan hesap sorulması, özeleştiri beklenmesinin sebebi nedir? İslamofobi'ye dikkat çeken, bunun bir ırkçılık türü olduğunu söyleyen insanlar ile niye dalga geçilir?
 
Öncelikle bir noktayı açıklığa kavuşturarak başlamakta fayda var. İslamofobi ve diğer ırkçılık türleri sadece şık durmadığı için kötü değil. Evet ırkçılık cool değil, hatta ırkçılık iğrenç bir dünya görüşü. Irkçılık son derece tehlikeli bir ideoloji. İnsanlığa karşı işlenen bir suç ırkçılık. Cihangir cafe'lerinde, dizayn çantalarla kombinlendiğinde de bir uyumsuzluk oluşturuyor. Ancak bundan da önemlisi, ırkçılık ampirik olarak yanlış bir görüş. Dolayısıyla İslamofobi de öyle.
 
IŞİD'in dünyada bir milyarı aşkın Müslüman'ı temsil ettiği bir görüş veya teori değil. Maddi hata. İslam'ın şiddet için bir motivasyon sağladığı tezi, kolayca yanlışlanabilecek ve diğer tüm dinlere ve ideolojilere uyarlanabilecek bir aşırı genelleme, dolayısıyla açıklayıcı değil. Bir Müslüman'ın, başka dine mensup birinden, sadece Müslüman olduğu için şiddete daha fazla eğilimli olduğu veya daha az demokrat olduğu, herhangi bir bilimsel veri ile desteklenebilecek bir görüş değil. Bir yargı, bir önyargı.
 
Dürüst olmak gerekirse, Avrupa veya ABD'de yükselen İslamofobi'yi anlaşılabilir buluyorum. Elbette hak vermiyorum. Ancak Ohio'da hayatında hiç Müslüman biri ile tanışmamış orta sınıf bir Amerikalı'nın CNN'de izlediği IŞİD vahşeti karşısında, Müslümanlar'a olumsuz bir bakış geliştirmesini normal karşılıyorum.
 
Normal olmayanın ise, Türkiye gibi Müslüman çoğunluğun olduğu bir ülkede İslamofobi'nin bu kadar yaygın olması. Bir kesimin her gün bir şekilde temas ettiği insanları kolayca canavar gibi görebilmesi. Bu insanları tanımaması, tanımak istememesi.
 
Bunun elbette bir sebebi, Yıldıray Oğur'un ifadesi ile Türkiye'nin bir “apartheid” rejiminden çıkmış olması. Mütedeyyinler ile sekülerlerin mahallelerinin net sınırlarla ayrılmış olması. İki mahallenin birbirini gerçekten tanımıyor olması.
 
Ancak bununla beraber işin bir psikolojik boyutu da var.
 
İslam, Türkiyeli sekülerler için hep bir engel olarak görüldü. Bu iki ayrı düzlemde kendini gösteren bir engeldi.
 
Ortasınıflaşmak ve şehirleşmek isteyen sekülerler için İslam, taşra sıkıntıları idi. Kasabanın yarı feodal muhafazakarlığı, ataerkilliğini temsil ediyordu. Sınıf atlamanın, şehirleşmenin, çağdaşlaşmanın temel yolu İslam'ı dışlamaktan geçiyordu.
 
Bununla beraber, İslam, Türkiyeli sekülerler için, Batılı olmanın da önündeki yegane engeldi. Bugüne kadar Orhan Pamuk dışında dünya medeniyetine pek bir katkısı olmamış bir kültürel sınıfın kendinden menkul üstünlük hissi için ellerindeki tek avuntuydu. Gardroplarının Batılı olmasını ve içki içmeyi, Batılı olmak için yeter koşul gören bir sınıfın, Batı'dan kabul görmemelerini anlaşılır kılacak yegane etkendi.
 
Batının ilmini, tekniğini, felsefesini, liberalizmini bırakıp, sadece görüşünü almanın kolaycılığı açısından mükemmel bir günah keçisiydi...
 
Demokrasiyi bir dış cephe sıvası, liberalizmi salon vitrinlerinin yegane süsü, insan haklarını yeni sezonun hip trendi görenler için, İslam siyaset sınavının zor olduğu için, zaman kazanmak adına cevabı en sona bırakılan sorusuydu.
 
O sorunun cevaplanma vakti geldiğinde ise elde kalan kırıklarla dolu bir karne oldu. 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums