“Şii hilali” ve “Sünni dolunayı” ortasında Lübnan/21.05.2012

  • 18.09.2012 00:00

 "Lübnan’da eğer Şii ve sakallıysan dürüst bir direnişçisin, fakat eğer Sünni ve sakallıysan köktendinci bir teröristsin.” Lübnan Amerikan Üniversitesi’nde akademisyen olan Walid’in bu sözleri Lübnan’da uzun zamandır çıkması beklenen, geçen hafta patlayan ve kuvvetle muhtemel şiddetini azaltmadan devam edecek çatışmanın Sünniler tarafından nasıl algılandığını özetliyor. Mevcut krizin nedeni Suriye. Şu an 8 Mart koalisyonu ile Hizbullah ve Amel tarafından temsil edilen ve iktidarda olan Şii nüfusun büyük bir çoğunluğu Esed rejimini destekliyor. Özellikle finansal ve siyasi açıdan fazlasıyla İran ve Suriye’ye bağımlı olan Hizbullah, Esed rejimine sadece söylemsel değil askerî ve stratejik destek de temin ediyor. Suriyeli mülteciler için bir mülteci kampı bile olmayan Lübnan’da, ülkeye sığınmak isteyen mültecilere ise Sünni yerel halk kapılarını açıyor.

Beyrut’a iki buçuk saat uzaklıkta, Suriye sınırında bir şehir olan Trablus’ta (Trablusşam diye de geçer) geçen hafta dokuz kişinin ölmesi ve elliye yakın insanın yaralanması ile sonuçlanan çatışmalar kimse için sürpriz olmadı. Özellikle Sünni ve Şii köylerin birbirine komşu olduğu alanlarda çatışmaların siyasi hareketlenmelerle artabileceği yönünde derin bir korku ve endişe hâkim.

Çatışmalara sebebiyet veren krizin arkasında Suriye konusundaki ihtilaf yatıyor. Sünnilere göre Şiiler ellerinde olan devlet ve askerî gücü suiistimal ediyor ve Suriyeli mültecilere insani yardım sunan sivilleri “terörist” oldukları gerekçesiyle tutukluyor. Aynı zamanda Esed rejimine sağlanan destek Sünniler açısından provoke edici bulunuyor. Şiilere göreyse Lübnan Sünnileri, Suudi destekli bir “Selefileştirme” operasyonuna alet oluyor. Suriye muhalefeti, Şiilere göre, Suudi Arabistan ekseninde köktendinci bir Sünni rejim kurmak istiyor ve Lübnanlı Sünniler bu projeyi destekliyor.

Bundan önce farklı gerekçelerle birçok farklı dinî ve mezhepsel grubun çatışmasına sahne olan Lübnan’da, Sünni-Şii hattı üzerinden oluşan siyasi kamplaşma en azından son yirmi yıldır usul usul hazırlanıyordu. Suriye’de yaşanan ihtilafın etkisinin de mezhepsel ayrışmayı pekiştirecek şekilde yansıyacağı herkes için malumun ilamıydı.

Lübnanlı Sünniler, Lübnan siyasetinin eşit olmayan güçler tarafından belirlendiğine inanıyor. Ve bu denklemde en korunmasız ve zayıf unsurun kendileri olduğunu düşünüyor. “2005’te başbakanımızı öldürdüler [Refik Hariri suikastı]. 2008’de başkentimizi işgal ettiler [Hizbullah’ın Beyrut çıkartması]. 2011’de hükümetimize darbe yaptılar” cümlesi herhangi bir Sünni’den duyabileceğiniz ve Lübnan siyasetine Sünni bakışını anlatan sarih bir ifade olarak ortaya çıkıyor. Sünnilere göre Şiiler Lübnan’ı bölgesel liderlik yarışında bir mevzi olarak gören İran’ın maşası. Hizbullah uzun zamandır Lübnan’ın değil, Şii kimliğinin bir aktörü olarak görülüyor. İç savaş döneminde bile Lübnan’da her grubun silahlı milis kuvveti varken kayda geçer bir örgüt kurmayan Sünnilerin ideolojik bagajını dolduran son damla ise Şii grupların Suriye konusundaki tavrı oluyor.

Şiiler cephesinde ise başka korkular hâkim. İslam’ın erken zamanlarından beri, birkaç istisna dışında, devlet dini olan Sünnilik tarafından yok edilmeye çalışıldıkları inancı ile kenetlenen Şiiler, keskin bir azınlık dayanışmasında teselli buluyor. Şii tarih yazımında isimler değişiyor, aktörler farklılaşıyor ama olay örgüsü değişmiyor. Ceberut Sünni iktidar ve ezilen Şii halk anlatısında Şiiler tarihleri boyunca “direniyor.” Günümüzün “Yezidleri” ise Şiiler için Suudi Arabistan, Amerika ve İsrail üçlüsü oluyor. Şiilere göre Türkiye ve Katar’ın bu lige yakın tarihte dahil olduğunu de eklemeden geçmeyelim.

Suriye meselesi uzadıkça, çetrefilleştikçe, ölen sayısı arttıkça işler herkes için daha kötü olacak. Bölge tarihî çatışma koşullarında en mağdurların bile en korkunç şekillerde çirkinleşebileceğini kanıtlamak için yazılmış bir ders kitabı neredeyse. İlk kurşun namludan çıktığında “kim daha mağdur, kim daha haklı” tartışması, şiddeti vicdanlarda meşrulaştırmak için yapılan bir dipnot tartışması olacak.

Muhalifler Esed’i deviremedikçe, Esed iktidarda kaldıkça, Suriye’de sular durulmadıkça, uluslararası kamuoyu bu ölümcül ilgisizliğini korudukça zaten kırılgan dengeler üzerine kurulu olan siyasi yapılar kanla çökecek.

Bu konuda yanılmayı çok isterim ama tüm bu süreç Lübnan’ı çok zor günlerin beklediğini gösteriyor. İncil’e göre süt ve balın ülkesi olan Lübnan’ın ne yazık ki yine çatışma ve savaşla anılacağı günler çok uzak olmayabilir.

cerenkenar@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums