- 3.02.2016 00:00
Sur Toledo oluyormuş, bırak Sur olarak kalsın
“Bu şehirler 90’lı yıllarda çarpık ve kontrolsüz bir şekilde gelişen şehirler. Bu olaylar yaşanmamış olsaydı bile kentsel dönüşümün yapılması gereken yerlerdi. Sur, Silopi, Nusaybin ve benzer yerlere insanca yaşanabilecek konutlar yapılabilecek. Özellikle Sur’da bir taş üzerine taş konsa haberim olacak dedim. Tescilli Diyarbakır evleri, camiler, kiliseler, hanlar Diyarbakır’ın mimari dokusuna hiçbir zarar vermeden restore edilecek. Diyarbakır Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir yer haline gelecek.” Böyle buyurmuş “İkinci Adam”.
Neresinden tutsan elinde kalacak bu talihsiz beyanın başından başlayalım. 90’lı yıllarda bütün bu ilçeler, iller neden “çarpık ve kontrolsüz” büyüdü acaba? Başbakan sorumluluğu taşıyan bir siyasetçi, üstelik akademisyenin bunu bilmemesi mümkün mü? 150 yıllık Kürd meselesini tankla, tüfekle, cebren halledeceğini zanneden iktidarların kronik hataları sonucunda yaşanan içgöçler dolayısıyla çarpık büyüdü bu yerleşimler. Tıpkı bugün olduğu gibi…
Kentsel dönüşüm, “bu olaylar yaşanmamış olsa bile” gerekliymiş. Neden? Yerel yönetim ile yani belediye ile bu konuda istişare yapıldı mı? Diyarbekir’in Sur bölgesinin veya herhangi bir yerleşim yerinin dönüşümüne daima Ankara mı karar verecek? Kaldı ki kentsel dönüşüm dediği, şu sıralar kentsel yıkım olarak gerçekleşiyor.
“İnsanca yaşanabilecek konut” ne demek? Kriter Toki konutlarıysa bu, ziyadesiyle iddialı üstelik yerel dokuya tamamen aykırı. Faşizmin mimarisini ve yerleşim mühendisliğini keşfediyor AKP.
Başbakan’ın bahsettiği restorasyona gelince Türkiye sathında AKP iktidarında gerçekleşen restorasyon çalışmaları bir iki istisna dışında restorasyonla alakası olmayan, AKP müteahhitlerince gerçekleştirilen yanlış restitüsyon işleri. Sözkonusu istisnalar da (Ahtamar, Yenikapı Vortvots Vorodman Kilisesi, vb.) Gayrimüslimlerin ısrar ve çabalarıyla gerçekleşti.
Diyarbekir özeline gelirsek, Surlar bölgesi ve Hevsel Bahçeleri daha geçen Haziran’da Unesco’nun Dünya Miras Listesine dâhil oldu. Yani sade buranın değil dünyanın mirası. Önüne gelenin restorasyona girişmesi mümkün değil. Ve şu sırada, bırakın restorasyonu, resmen yıkılmakta…
Sur’un surlarına gelince, dördüncü yüzyılda imparator 2. Konstantin tarafından yaptırılan Amida Surları uzunluk açısından Çin Seddi, Antakya ve İstanbul Surlarından sonra dördüncü sırada. İstanbul Surlarının başına gelen uyduruk restorasyon Diyarbekir’in de başına gelebilir. Yeri gelmişken, bugünlerde Bursaspor galibiyeti münasebetiyle “Türkiye Türklerindir Cephesi” tarafından hakarete uğrayan “Amedspor”, adını Kürtçeden değil Aramîce’den alır.
Gelelim en sorunlu, “Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir yer haline gelecek” iddiasına. Kastedilen İspanyol şehriyse neden illâki bir Batı imgesine öykünür bir Müslüman iktidar? Neden Yezd, İsfahan, Halep ya da Toledo ile aynı medeniyet coğrafyasındaki Marakeş benzetmesi yapılmaz? Bu ne bitmez bir komplekstir? Hadi bundan da vazgeçtim, neden Sur sadece Sur’a benzeyemez?
Şimdi bakalım Başbakan’ın Toledosuna. Ortaçağ Toledosu Sur da dâhil pekçok Ortaçağ şehri gibi farklı inançların birlikte yaşayabildikleri bir İber şehriydi. Musevî, İsevî ve Müslümanların birbirlerinden etkilenerek var oldukları kadim bir medeniyet merkeziydi. Hıristiyanların İspanya’yı yeniden fethiyle bu zengin çeşitlilik çok zayıfladı ama Toledo daima önemli bir merkez olarak yaşadı.
1936’da İspanya içsavaşında askerî garnizonu İspanyol Cumhuriyetçiler tarafından kuşatılmış olan ve cansiperane direnişlerin yaşandığı Toledo! Sığındıkları kale iki ay boyunca faşist General Franko tarafından bombalatılan Cumhuriyetçilerin Toledosu!
Tıpkı Sur gibi Unesco’nun Dünya Miras Listesi’nde olan Toledo!
Günümüzde İspanya’nın 17 özerk bölgesinde biri olan Kastilya La Mança’nın başşehri olan Toledo!
Miguel de Cervantes’in Don Kişot’unun saldırdığı yeldeğirmenleri ülkesi Toledo!
Bütün bunlardan ötürü Başbakan belki diğer Toledo’dan, ABD’nin Ohio eyaletindekinden sözetti. Toledo ABD’nin her bir tarafında olduğu gibi gökdelenlerle dolu sıradan bir şehirdir. O Toledo’nun ise bugünün Sur’unu çağrıştıran ibretlik bir hikâyesi var. 1800’lerdeki Kızılderili Tehciri sırasında Ohio’nun bütün yerli kabileleri de Oklahoma çöllerine sürülmüş.
HABERDAR/ CENGİZ AKTAR
Yorum Yap