- 23.10.2015 00:00
AKP’li olmayıp hattâ tamamen karşı mahalleden olup, farklı ikbal ve çıkarlar peşinde AKP’nin yurtdışı propagandasını bilimsellik, objektiflik kisvesi altında yapan birkaç nevzuhur kalemşor ve sözüm ona sivil toplum kuruluşu, tek kişilik think tanklar var. Verdikleri hizmetin bilâbedel olduğunu düşünmek zor.
Devleti elinde tutmaya çabalayan kliğin yurtdışı görünümü mâlum pek parlak değil. Sabah Daily adlı tuhaflıklar mecmuasını okuyan yabancılar, Erdoğan gezegeninin maddî ve manevî gidişatı hakkında bilgi alsalar da propagandayı ciddiye aldıkları söylenemez. Geriye pek bir şey kalmıyor. Türkiye’nin yurtdışı kültür kurumu Yunus Emre Enstitüleri çöktü. SETA hâlen ortalıkta ama faaliyet gösterdiği ülkelerde AKP’nin yan kuruluşu muamelesi görüyor. 7 Haziran’da pek çok yöneticisi AKP’den vekil oldu. Yılların TESEV’i, iktidar akıldaneleri Mahçupyan- Paker’in sevk ve idaresinde PODEM oldu. Dolayısıyla Batılı ve bağımsız görünümlü AKP “denizaltıları” çok işlevsel… Bunların, AKP’nin asla ve kat’a ulaşamayacağı Batı basınındaki bağlantıları şu aralar külliyen devrede. Derin tahliller daima şu tezi işliyor: “AKP’nin icraatında sorun olabilir ama AKP alternatifsizdir, Batı’nın başka bir muhatabı olamaz.” Bu iletişim mühendisliğine tav olan Batılı yok değil ama AKP’den artık bir icraat çıkmadığı için kalemşorların güvenirlik ve ciddiyetleri tehlikede. Bu devir de böyle geçecek, sonra nasıl olsa başka kapı bulurlar.
FAŞİST DENGE
Eskiden “memleketin doğusunda faşizm hüküm sürerken batısında demokrasi olamaz” derdik. 2013 başında AKP Kürtlerle barışmaya ama aynı anda Türklerle savaşmaya karar verdiğinde “batıda faşizm hüküm sürerken doğuda demokrasi olamaz” dedik. Haklı çıktık ve şimdi bölgeler arası faşizm eşitlendi.
BİTMEZ TÜKENMEZ KİBİR
Mâlum, başımızda atanmış ve tek görevi seçimi hazırlamak olan bir hükümet var. Diğer deyişle memleketin günlük işlerini yürütmekten daha fazla yetki ve sorumluluğu yok. Ne var ki almadığı uzun vadeli, stratejik, bağlayıcı karar neredeyse yok. Millî zihni sinir arabası, AB ile anlaşmalar, İğneada’ya nükleer santral, Suriye ile ilgili stratejik kararlar, sanki hiçbir zaman hükümetten ayrılmayacak bir AKP hükümeti var karşımızda. HDP’li bakanların istifasından sonra külliyen Aksaray’a biat etmiş bir hükümet. Yabancıların bu oldu bitti karşısındaki tutumları, Merkel örneğinde görüldüğü gibi, pragmatik ve sinik. Oysa bu “hârikalar diyarı” sürdürülebilir değil, AKP seçimi kazanıp, hükümeti kursa dahî… Ne ekonomi, ne dış politika, ne iç huzursuzluk ve ortadaki enkaz o diyara cevaz vermiyor artık.
İKTİDARI GELENLER
HDP dahî “koalisyonda olabilirim” diyor. Ama özellikle MHP cenahında yine bir iktidar heveskârlığı baş gösterdi. Oysa 1 Kasım’dan sonra Türkiye’yi yönetmek şu son aylardan da zor olacak. Eğer ulu önder bir seçim daha buyurmazsa son yılların enkazı ve sonuçları ortaya çıkacak. Tekrarda daima fayda var buenkazın envanteri çıkarılmadan hükümet kurulamaz, kurulsa yaşamaz.
Bugünden tezi yok AKP icraatının her uzmanlık, her meslek, her hak, her özgürlük zemininde yarattığı derin tahribatın, konuların uzmanlarınca kayıt altına alınması gerekiyor. Torba yasaların içine tıkıştırılan envai çeşit düzenleme, mahkeme kararlarının infaz edilmemesi yoluyla yaratılan emsaller, tamamen iktidar kontrolündeki yasama ve yargının verdiği kararlar ve bilumum keyfî uygulamanınkaydını, bilgi ve haberin açıkça tahrif edildiği bir ortamda düzenli olarak tutmak ve ortaya çıkarmak ancak uzmanlarca yapılabilir. Buna koşut olarak siyasî partiler, bir nevî “gölge kabine” yaklaşımıyla enkazın envanterini oluşturmalılar.
Devran döndüğünde AKP’nin halefi olacak hükümet enkaz devralacak. Enkazın boyutlarını bir an evvel anlamak ve anlatmak gerek.
cengizaktar@gmail.com
Twitter@AktarCengiz
Yorum Yap