Suriye politikası

  • 21.05.2013 00:00

 Suriye’deki içsavaştan, içsavaşın bölgesel ve küresel etkilerinden kimse azade değil. Ön cephede veya daha beride olsun aktörlerin hepsi temkinli ve son tahlilde kendi çıkarlarını kollamanın peşinde. Türkiye hariç!

Hükümetin verdiği görüntü şu: Suriye Sünnîlerinin muhalefetine koşulsuz destek, hatta bu muhalefet içinde başta ABD olmak üzere hatırı sayılır ülkelerce “terör örgütü” sayılan El-Nusra’nın hâmisi konumu...

Başbakan’ın tıpkı zamanında İsrail Başbakanı Olmert’e duyduğu öfke benzeri kişisel bir Esad husumeti...

Basın üzerinden uluorta verilen dışpolitika beyanları...

Mülteci politikasıyla askerî desteği birbirine karıştırarak katmerlenen tarafgirlik...

Ve bütün bu etkenler sonucunda artan güvenlik riskleri.

Buna mukabil diğer aktörler, ya ABD gibi çok yakın zamanda sütten ağızları yandığından ya da kiminle teşrik-i mesaide bulunduklarının bilincinde olduklarından Suriye’de çok daha incelikli ve temkinli politikalar izlemekteler. Bu kadar bağırıp çağırmasına rağmen pek bir sonuç elde edemeyen Türkiye’nin hâli ortada.


ABD 
artık bir Müslüman ülkeye müdahale etmeme konusunda son derece kararlı; silâhlı muhalefetin kimliği ve işlemeye başladığı savaş suçları Suriye’ye olan mesafesini iyice açıyor.

Muhalefeti silâhlandırma ve İran’ı izole etme konularında heveskâr olsalar da Britanya ve Fransauzaktan müdahiller.


İsrail
 Esad’ın tanıdık bir düşman olduğundan hareketle sürekli alttan almaya çalışıyor.


Rusya
 bölgedeki varlığının son kalesi için bütün diplomatik, askerî, iktisadî teçhizatını seferber etse de opsiyonları açık tutuyor.

Şam rejimi zayıfladıkça etkisi artan İran dahi muhaliflerle “görüşmem” demiyor.

Sünnî muhalifler arasında hem nalına hem mıhına oynayan Katar’ın ne de Suudların Suriye’ye sınırı var.

Bizim hükümette ise bitmez bir hiddet ve tek başına etrafa ayar verme hevesi hâkim. Oysa bütün Türkiye gibi hükümet mensupları da Suriye’yi ve genelinde Ortadoğu’yu yeniden keşfediyor. Bumemleketin hariciyesinde Arap memleketleriyle ilgili yeterli kurumsal hafıza, akademisinde de bilgi birikimi yoktur. Herkes Kemalist tornadan geçmiştir. 1934’e kadar Arapça ve Farsça yasaktır, Arap alfabesinin kaldırılmasıyla o coğrafyalarla ortak tarihimizi okumak bile mümkün değildir. Yeni keşfedilen din kardeşleri anca bize benzeyen Sünnîlerden ibaret kalmıştır. Bu da Suriye politikasını objektif olmaktan çok uzak kılmıştır.

Bugün soru şu: Türkiye’nin, hükümetin bu tamamen tek taraflı politikasından çıkarı ne olabilir?Financial Times’dan David Gardner’ın burada pek hoşa giden tabiri “Turcosphere” yani Türk nüfuz alanı Suriye Sünnîleriyle kurulacaksa bu, Türkosfer’den ziyade Sünnosfer olur. Bedeli dekomşularda ve şimdi içeriye sıçramış şiddetin devamı, uzun vadede ise bölgenin din temelinde ayrışması ve türdeşleşmesi... Suriye’nin Akdeniz kıyısında Alevistan oluştu bile.

Obama ile görüşmesi sonrasında Erdoğan’ın Cenevre sürecine gösterdiği katı muhalefet bitti. Uçuşa yasak bölge ise Güvenlik Konseyi’ne havale edildi. Umalım ki bunlar hükümetin meseleye daha mâkul, mesafeli ve temkinli yaklaşmasının emareleri olsun. Bu yeni akıl Sünnîlere verilen desteğin bütün mazlumlara verilecek insanî ve siyasî desteğe dönüşmesine önayak olsun.


“Suriye demokrasisi”!

Hükümet Suriye politikasında bocalarken “aslan” CHP inisiyatif alıyor, Şam’a, Avrupalara koşuşturuyor. Ancak ecnebiler pek dediğini anlamıyor. Nitekim Kılıçdaroğlu Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda’nın önünde Erdoğan ile Esad’ı aynı kefeye koyma aymazlığını gösterince azarı işitti: “Erdoğan’la Beşşar Esad’ı mukayese eden açıklamalar sadece yanlış anlaşılma olabilir. Erdoğan’ın siyasetine yönelik bütün meşru tenkitlere katılmakla birlikte, Erdoğan’ın, Suriye halkına karşı terör ve savaş yürüten Beşşar Esad’la mukayese edilmesi mümkün değildir.

Yetmemiş AP sözcüsü CHP’ye ifade özgürlüğü dersi de vermiş: “Esad Erdoğan karşılaştırmasını CHP istediği yerde yapabilir ama AP Sosyalist Grubu logosunun arkasında bu olmaz.”

Ama parti hiç altında kalır mı? Yardımcısından, Genel Başkan’ın maruz kaldığı muamele münasebetiyle tarihe geçmeye aday bir bomba geldi. “Suriye halkının refahını, kardeşliğini ve Suriye demokrasisini korumak gerekli diyen” daima CHP imiş ve bugün uluslararası camia dönüp dolaşıp bu aşamaya gelmişmiş. “Suriye demokrasisi” lakırdısını Suriye rejimi bile kullanmıyor!

CHP 2008’de Baykal döneminde Sosyalist Enternasyonal’den atılayazmıştı. Geçen haftaki fiyasko ve gayrıciddiyet Avrupalı Sosyalistleri CHP’nin ne olmadığı konusunda artık ikna eder inşallah.


cengizaktar@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums