AKP Türkiyesi: Gerçekleri (taşları) bağladılar, yalancıları (köpekleri) saldılar

  • 30.04.2016 00:00

Yandaş gazetenin manşeti dehşet verici:

 

"HDP'nin zehir maskesi düştü"

 

Alt başlık da çok iddialı:

 

"Uyuşturucu batağındaki PKK'nın imajını kurtarmak için 'Uyuşturucuyla mücadele toplantıları' organize eden HDP ve DBP'li yöneticilerin de birer bağımlı olduğu ortaya çıktı.'

 

Yani hem "uyuşturucuyla mücadele" ediyormuş gibi görünüyorlarmış, hem de "uyuşturucu bağımlısı"ymışlar.

 

Haberin birinci sayfadaki spotu da insana "Aman Allahım" dedirtecek düzeyde:

 

"Silvan'da düzenlenen sözde uyuşturucu ile mücadele etkinliğinde 'Halkımızın arasına sokulan uyuşturucu, fuhuş, esrar, hap, gibi ahlaksız pisliklerinize izin vermeyeceğiz" denildi. Ancak bu etkinliği düzenleyen HDP ile DBP'li yöneticilerin tamamının, uyuşturucu kullanmaktan 3-4'er sabıkalarının bulunduğu belirlendi."

 

Vay canına! HDP ve DBP Genel Merkezleri yememiş içmemiş, Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde "tamamı uyuşturucu kullanmaktan 3-4'er kez sabıkası olan" bir yönetim kadrosu oluşturmuş!

 

 

Kimmiş peki bunlar?

 

Bu sorunun yanıtını da yine birinci sayfadan attığı "dişi" bir başlıkla vermiş.

 

"Hepsi 'keş'miş" başlığının altında dört kişinin fotoğrafı var. Hepsi teker teker kutuların içindeki yazılarla ve çizilen oklarla gösterilmiş.

 

"DBP Silvan yöneticisi Ercan Aşıcı: Uyuşturucudan 3 kaydı var."

 

"DBP Silvan Belediyesi eski Eş Başkanı Melikşah Teke: Uyuşturucudan 4 kaydı var."

 

"DBP Silvan Belediyesi Eş Başkanı Kerem Canpolat: Uyuşturucudan sabıkalı."

 

"PKK'nın şehir sorumlusu Süleyman Güleç: Uyuşturucudan sabıkalı. Silvan'daki operasyonlarda öldürüldü."

 

Haberin gerçek mi, yalan mı olduğuna bakmadan önce bir soru sormak gerekiyor:

 

Bu haberin manşetinde niye "HDP'nin zehir maskesi düştü" yazıyor? Bir tane bile HDP'li yok.

 

Böyle bir habere "HDP'li" başlık atmak için gazeteciliği reddetmek, iktidarın propaganda aygıtının bir aparatçığı olmak gerekiyor.

 

Şimdi gelelim bu haberin "neresi doğru" kısmına.

 

Fotoğrafının altında "uyuşturucudan sabıkalı"  yazan Silvan Belediyesi Eşbaşkanı Kerem Canpolaten (soyadını bile yanlış yazmışlar) "T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü"nden haberin çıktığı gün, 27 Nisan 2016 tarihi itibariyle "Sabıka Kaydı" almış.

 

 

(Kerem Canpolaten'in Sabıka Kaydı)
 

 

Canpolaten "Sabıka Kaydı"nda iki satır var.

 

Birinci satırda "Adli Sicil kaydı yoktur" yazıyor.

 

İkinci satırda ise "Adli Sicil arşiv kaydı vardır" notu düşülmüş.

 

Altında da açıklaması var. O bilgiye göre 1994 yılında DGM'de "örgüt"ten hapse mahkum olmuş  Canpolaten. Ne uyuşturucuyla ne de başka bir suçla ilgili başka bir sabıka kaydı var Silvan Belediye Eşbaşkanı'nın.

 

Kim olursa olsun bir kişi hakkında böylesine suçlayıcı bir haber yaparken bile görüşünü alma gereği duymamış "gazete taklidi yapan iktidar borazanı".

 

Fotoğrafının altında "uyuşturucudan 3 kaydı var" yazan Ercan Aşıcı da Adalet Bakanlığı antetli kağıda "Sabıka Kaydı"nı almış haberin çıktığı günün tarihiyle.

 

(Ercan Aşıcı ve haber üzerine aldığı Sabıka Kaydı)

 

(Ercan Aşıcı'nın Sabıka Kaydı)

 

 

Onun da "Sabıka Kaydı"nda iki satır yazı var.

 

Birinci satırda "Adli Sicil kaydı yoktur" yazıyor.

 

İkinci satırda da "Adli Sicil arşiv kaydı yoktur" bilgisi yer alıyor.

 

Nerede var olduğu yazılan uyuşturucudan üç kayıt?

 

Değil uyuşturucudan, hiçbir suçtan kaydı ok "DBP Silvan yöneticisi" Aşıcı'nın.

 

"Gazete taklidi yapan" iktidar borazanının birinci sayfasından fotoğrafı verilen ve altına "Uyuşturucudun sabıkalı" yazılan Süleyman Güleç 11 Kasım 2015'te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında öldürülmüş. DİHA'nın haberine göre Güleç'in ailesi de çıkan habere tepkili. Aile, çocuklarının uyuşturucuyla herhangi bir bağlantısının olmadığını ve buna yönelik sabıka kaydının bulunmadığını söylüyor.

 

"Gazete"nin birinci sayfadan fotoğrafını yayınlayıp altına "uyuşturucudan 4 kaydı var" diye yazdığı  DBP Silvan Belediyesi eski Eşbaşkanı Melikşah Teke'nin de bırakın uyuşturucudan sabıka kaydını, aksine uyuşturucu karşıtı başka bir eylemden yargılandığı da bu haber sayesinde ortaya çıktı!

 

(Ercan Aşıcı ve Melikşan Teke, Silvan'da uyuşturucu karşıtı bir gösteride)
 

 

Gerçek bir gazete, gerçek bir gazetecilik yapılıyor olsa bu ülkede, böyle dört bir yanından "yalan akan" haber yapan gazeteci de, açtığı başlıkla yalan habere yeni yalanlar ekleyen editör de, manşete taşıyan yazıişleri yöneticisi de ya ertesi gün kocaman bir özür diler ya da kendini kapıda bulurdu.

 

Ancak muhabir yalan haber bekleyen editörün, editör yalan haber bekleyen yazıişleri yöneticisinin, yazıişleri yöneticisi yalan haber bekleyen patronun, patron da yalan haber bekleyen "siyasi irade"nin ihtiyacını karşıladığı için kimseye birşey olmuyor.

 

Kurulmak istenen "yeni medya düzeni" buydu. AKP iktidarı "son kale de fethedilene kadar" bu "yalancı medya" düzeni için her yolu deneyecek.

 

Onun için bunca gazeteci yargılanıyor, cezaevinde yatıyor.

 

Bırakın herşeyi sırf Dicle Haber Ajansı'nın dokuz muhabirinin tutuklanması bile bu "yalan saltanatı" sürsün diyedir.

 

Gazetelerin, televizyonların mülkiyeti onun için önce TMSF'ye düşürülüp sonra yandaş müteahhitlere devredildi.

 

Mülkiyeti düşürülemeyen gazete ve televizyonlara onun için "kayyum zorbalığı"yla el konuldu.

 

Merkez medya patronları korkutularak Cengiz Çandar'ın deyimiyle "Rükuya dururken secdeye gelmek istedi ancak yere kapaklandı".

 

Çünkü tek bir muhalif ses duymaya tahammülleri yok. Hatta kendi içlerinden bile bir "çatlak ses" duymak istemiyorlar. Sesi azıcık "çatlayanı" hemen kapının önüne koyarak "infaz ediyorlar".

 

Bu ülkede yaşanılan gerçekleri, bu ülkenin yurttaşları duysun istemiyorlar. Onları, kendi imal ettikleri yalanlarla avutmak istiyorlar ki sandıkta hep arkalarına hizalansınlar.

 

Bunun için iktidarlarına muhalif olan televizyon kanallarını mahkeme kararı bile olmadan, tek bir uyarı bile yapılmadan uydudan atıyorlar. Yenilerini atma hazırlığı yapıyorlar.

 

Dünya da bu ülkede yaşanılan gerçekleri duysun istemiyorlar. O yüzden yıllardır Türkiye'de olan yabancı yayın organlarının temsilcilerine yeni çalışma izni vermiyorlar. Olanları sınır dışı ediyorlar. Türkiye'ye gelmek isteyenleri gümrük kapılarından geri çeviriyorlar.

 

Ülkeyi tümüyle içe kapatıp, sadece kendi ürettikleri yalanları yazan, gösteren bir medya düzeniyle sürdürmek istiyorlar iktidarlarını.

 

Nasreddin Hoca'nın "eski Türkiye"sinde taşları bağlayıp, köpekleri salmışlardı.

 

AKP'nin "yeni Türkiye"sinde ise gerçekleri bağlayıp, yalancıları salmışlar.

 

Yarattıkları dev bir yalan makinesiyle bu halkı kendilerine tutsak etmek istiyorlar; "bu zulüm, bu saltanat bitmesin" diye.

 

-----------------------

 

NOT: Yazının başlığında Nasrettin Hoca'nın "Ne biçim memleket böyle? Taşları bağlayıp, köpekleri salmışlar" fıkrasından esinlenilmiştir. Bilenler, bilmeyenlere anlatsın.

 

 

CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums