- 17.04.2016 00:00
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir TV programında bundan sonra ‘sert’ olacaklarını açıkladı. ‘Sert olmak’ ne demek; bunun üzerinde Sayın Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının hayli düşünmesi gerek. Sertlikten kasıt Erdoğan ve iktidar partisi sözcülerine karşı ‘ağzını bozmak’ ise, her şeyden önce bu tutum ahlaken ve siyaseten doğru değil. AKP medyasına malzeme olur ve bir anda kendilerini ‘gerginlik çıkaran parti’ olarak yaftalanmış bulurlar.
CHP’nin uzun süredir AKP’nin demagoji ve propaganda uzmanlarına malzeme olmamak konusunda bazen abarttıkları bir hassasiyetleri vardı. “Bundan sonra sert olacağız” bir tutum değişikliğine mi işaret ediyor? O zaman aynı programda Kılıçdaroğlu’nun HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda “Anayasaya aykırı, ama yine de evet diyeceğiz” demesine ne diyeceğiz?
Kuşatma altındaki HDP’nin parlamentodan 1994 darbesini akıllara getiren bir hamle ile kovulmak istenmesi, kirli bir planın ürünüdür ve CHP de bunu pekâlâ bilmektedir. Sırf “HDP’yi korudular” dedirtmemek için bu kirli plana figüran olmak, vebali büyük bir yanlıştır. Kaldı ki CHP ne yapsa ne etse iktidarın yürüttüğü algı operasyonlarında zaten ‘teröristlerle, bölücülerle, paralellerle kol kola’ olmakla itham ediliyor. Bilmiyorlar, görmüyorlar mı?
Evet, ‘sert’ olmak gerekiyor. Ama bu ‘sertlik’ ne ağzını bozmak ne de sonuçta bir parçası olduğunuz siyaset kurumunun itibarını yerlerde süründürecek anlamsız polemik ve gerginliklerin ‘etkin’ bir tarafı olmak olmalıdır. Bunun kısa dönemde Saray’ın popülaritesine tavan yaptırmaktan başkaca bir sonucu da olmaz. CHP ‘sert’ olacaksa, demokrasiyi, hak ve özgürlükleri savunma, barış ve adalete duyduğumuz ihtiyacı sahiplenme, zorbalığa karşı durma konusunda ‘sert’ olmalıdır. Ve bu da açık ki bir net olmak, ilkeli olmak sorunudur.
Demokrasiyi, hak ve özgürlükleri, barış ve adaleti sahiplenme ve savunma konusunda net, ilkeli, kararlı ve sorumlu bir duruşu olmak, içerisinden geçtiğimiz dönemin şartları itibarıyla kendisini ‘umut’ olarak hissettiren bir ‘ana muhalefet’ boşluğuna işaret ediyor. CHP’nin bir türlü olmadığı, olamadığı budur.
‘Paralel mikiler’ işbaşında
Önceki gün Haberdar’daki köşesinde Celal Başlangıç yazdı; HDP ve DBP’ye yönelik 2009-2011 yıllarındaki KCK operasyonlarını geride bırakan yoğun bir gözaltı ve tutuklama dalgası var. 7 Haziran seçimlerinden bu yana 4500 Kürt siyasetçisi gözaltına alındı, yaklaşık bin kişi tutuklandı. Bunların arasında HDP ve DBP’li 19 belediye eşbaşkanı, 36 belediye meclisi üyesi, 6 il genel meclisi üyesi de var. 28 belediye eşbaşkanı ve 24 belediye meclis üyesi, 2 il genel meclisi üyesi de görevden alınmış durumda.
Bu tablo, ‘terörle mücadele’ adı altında yasal zemindeki Kürt siyasetinin tasfiye edilmek istendiğini açıklıkla ortaya koyuyor. Başlangıç, “KCK operasyonlarını paraleller yaptı” diyenlerin ileride bu operasyonları da ‘paralel mikiler yaptı’ diyeceğini tahmin ediyor. Haksız da değil. Eğer bu olanlar ‘kötü’ ise tabii ki AKP yapmamıştır; ne alakası var?!
AP raporu
AB Bakanı Volkan Bozkır Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiği Türkiye raporunu ‘yok hükmünde’ saydıklarını açıkladı. Böylece hükümette böyle bir bakanlığın olduğunu ve onun da ‘yok hükmünde’ sayılması gerektiğini de öğrenmiş olduk. Oysa tam da mülteci pazarlığı üzerinden de olsa AB ile ilişkiler ‘canlanıyor’ idi… AP’ye de ‘paraleller’ sızmış olmasın?
Yorum Yap