Kobanê’nin yeniden inşasına karınca kararınca katkıda bulunmak için yola düşmüşlerdi. Yanlarında çocuklar için getirdikleri oyuncaklar ve kitaplarla... Genç, pırıl pırıl üniversiteli çocuklardı. Uğradıkları saldırıda 32’si hayatını kaybetti. Çok sayıda yaralı var ve maalesef bazılarının durumu ağır…

Bu katliamı da öncekiler gibi hamasetle geçiştirecek ve birkaç gün sonra “ateş düştüğü yeri yakıyor” diyerek unutacak mıyız?

Söz konusu olan çocuklarımız, gençlerimiz, geleceğimiz… İnsan hayatı! Bu sefer unutmayalım. Failler yakalansın. Arkalarındaki güçler deşifre edilsin. Kimin ne tür bir ‘derin’ ve ‘karanlık’ akıl ile bize, ülkemize ne yapmaya çalıştığını görelim ve gördüğümüzü de artık yüksek sesle söyleyelim…

11 Şubat 2013’te Hatay Cilvegözü Sınır Kapısı’nın bulunduğu tampon bölgede Suriye’den getirilerek park edilmiş bomba yüklü bir araç patlatıldı, 3’ü çocuk 18 kişi öldü, 24 kişi de yaralandı. Olay nedeniyle bir kişi tutuklandı. Ancak katliamın arkaplanındaki güç karanlıkta kaldı.

11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde düzenlenen saldırıda iki ayrı bombalı aracın patlatılması sonucu 52 kişi hayatını kaybetti, 146 kişi yaralandı. Saldırının failleriyle ilgili özellikle yandaş medya tarafından günlerce mesnetsiz spekülasyonlar yapıldı. Olmayan bir örgüt üzerinde duruldu. Oysa sonradan El Kaide bağlantılı El Nusra isimli örgütün adı gündeme geldi. Katliamın hemen öncesinde MİT’in El Nusra tarafından Türkiye’ye saldırı amacıyla bomba yüklü araçlar sokulduğuna dair bir rapor hazırladığı ortaya çıktı. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise siyasi tarihimizde ilk defa meydanlarda ölen insanlarımızın mezheplerini vurgulayarak “Reyhanlı’da 52 Sünni vatandaşımızı şehit ettiler” konuşmaları yapıyordu…

7 Haziran seçimlerinin öncesinde HDP’nin oluşturduğu rüzgarın önünün kesilmesi için provokasyonlar olabileceği herkesin gördüğü bir gerçek idi. Sonuçta öngörülen oldu ve çok sayıda saldırı ve provokasyon girişiminin yanı sıra Adana’da, Mersin’de HDP binaları bombalandı. Seçimden iki gün önce HDP’nin büyük Diyarbakır mitinginde bombalar patlatıldı, 4 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Olayla ilgili IŞİD’çi olduğu söylenen bir kişi ‘fail’ olarak tutuklandı.

Sadece bazılarını örneklendirdiğim bu olayların hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Aynı ‘derin’ akıl tarafından planlanmıştır. Fail olarak hep IŞİD’in adı geçmektedir ve muhtemelen de doğrudur. Suruç’taki katliamın faili olarak da IŞİD’in adı telaffuz edilmektedir. Peki, failin IŞİD adlı haydutlar, tecavüzcüler, katiller çetesi olması bizi rahatlatmalı mıdır?

Asıl aydınlatılması gereken sorun, IŞİD’in düğmesine kimlerin bastığıdır.

Başbakan Davutoğlu başta, hükümet adına yapılan açıklamalarda bu saldırının “birliğimize ve huzurumuza karşı yapıldığı” söylendi. Acı acı gülümseten bir hamaset…

Acaba tanınmaz hale getirilen birlik ve beraberliğimize ve özlemiyle yaşar olduğumuz huzurumuza kastedenler kim?