- 4.02.2015 00:00
Nicedir mektup yazmıyorsunuz, düşündünüz mü hiç? İnternet, sosyal medya, telefon, SMS, WhatsApp ve daha neler neler varken mektup mu yazılırmış? Elimiz kalem tutmayacak neredeyse, klavyelere yazıyor, bilgisayar ekranından izliyoruz yazdıklarımızı…
Ama bir asker varsa eğer ailenizde, çevrenizde, mahpus veyahut, mektup yazmak nedir bilirsiniz elbet. Bilirsiniz, mektup yolu gözlemektedir o. İtiraf edin ama bazen gündelik hayatın hayhuyu içerisinde ihmal ettiğiniz ya da bir ‘görev’ gibi yapar olduğunuzdur mektup yazmak. Unuttuğunuz, o mektubun, yolunu gözleyen için ne kadar kıymetli olduğudur.
Nicedir çıkmıyorsunuz kırlara, çiçek toplamıyor ve kitaplarınızın sayfaları arasında çiçek kurutmuyorsunuz, düşündünüz mü hiç? Nicedir gezinti yerleriniz AVM olmuş, kafe olmuş, doğa sandığınız yolunuz üzerindeki belki çocuğunuzu salıncağa bindirdiğiniz bir avuç park…
Aklınıza düşüyor mu hiç doğanın efendisi değil sadece bir parçası olduğumuz ve o doğaya neler ettiğimiz… Doğayla barışık yaşamanın insanın ruhunu nasıl dinlendirdiğini, arındırdığını bir yerlerden duymuş muydunuz? En son ne zaman eşiniz dostunuzla pikniğe gitmiştiniz mesela? Çimenlerin üzerinde oturur, ağacın gölgesinde serinlerken böcek, sinek derdinde miydiniz yoksa?
Nicedir yürüdüğünüz yollarda, sokaklarda, caddelerde kafanızı kaldırıp yanınızdaki binaya bakmıyorsunuz? Onun bir tarihi olduğunu düşünmüyorsunuz? Kapısındaki, pencerelerindeki, saçaklarındaki işlemeler dikkatinizi çekiyor mu hiç? Hangi ustanın elinin, emeğinin eseridir? Yoksa dikkatinizi çeken heyula gibi tepemize dikilmiş gökdelenler mi oluyor sadece, ya da insanları birer tüketim canavarı olmaya koşullandıran AVM’ler?
Nicedir dertleşmiyorsunuz bir arkadaşınızla? En son birinin omuzlarında ne zaman ağlamıştınız mesela? Sohbet, muhabbet nedir, hatırlıyor musunuz? Hesap kitap yapmadan, kim nasıl anlar, ne der kaygısı taşımadan ama… İnsanlarınızla aynı değer ve duyarlılıkları taşıyor, paylaşıyor olmanın heyecanını ne zaman hissettiniz içinizde en son?
Bir sevdiğinize karşı en son ne zaman mahcup olmuştunuz? Ondan ne zaman özür dilemiştiniz? Hatırlıyor musunuz; küsmeden, darılmadan, tavır almadan, “yolumu değiştirir, kafamı çevirir giderim” demeden, paylaştıklarınız hatırına, arkadaşlığınız hatırına, kişisel tarihiniz hatırına, belki bir ihmalkârlığınız, belki bir düşüncesizliğiniz, saygısızlığınız ya da fazladan ettiğiniz bir laf yüzünden, en son ne zaman “Yahu arkadaştık biz, ne oldu bize böyle” dediniz?
Nicedir insanlığımız kuşatılmış… Vicdanlarımız körelmeye yüz tutmuş, hani direnen son kalelerimiz… Nicedir sevgisiz, manasız bir gurur ile yer değiştirmiş duruşumuz… Nicedir şikâyet ettiğimiz tüketim toplumunun birer nesnesine dönüşürken aslında insani olanı tükettiğimizin ayrımında dahi olmadan sürükleniyoruz, yaşıyoruz sanırken…
Deyin ki Munzur çarpmıştır bu adamı. İnsanlara iyilik, güzellik, doğruluk, dürüstlük, insanlık telkin eden; haksızlığa, adaletsizliğe, kötülüğe boyun eğme diyen Munzur…
Yorum Yap